28 Nisan 2011 Perşembe

EVDE KÜÇÜK MUTLULUKLAR


Bu gün yine bu ıslak nisan gününde; havanın kasvetli ve sulu duruşuna inat gülümsedim ben !

Evimizin karşısındaki manavdan aldığım çilekleri çikolata sosuna batırıp yedim ve pişman olmadım !!!!!

Aynanın karşısına geçip, özene bezene makyaj yaptım; sonuç pek iyi oldu: :))

Önümüzdeki hafta içinde bahar temizliği yapmaya karar verdim ; hem evime hem ruhuma :)

Oğluma browni yaptım; ( bu aralar browniye dadandık ailecek;  fotoğrafı yükler yüklemez  tarifini vereceğim)

Semiz otlu bulgur pilavı pişirdim şahane oldu .

Sonra yormamak için kendimi küçük bir mola verdim; bu kış benim için yağmurlu günlerin vazgeçilmezi haline gelen battaniye altına girip kitabımı okudum.

Hafta içinde evde olduğum günleri seviyorum; hatta bu aralar haftada bir iki gün özellikle evde olmaya özen gösteriyorum;
deliler gibi çalıştığım günlere inat öyle iyi geliyor ki...

Ve bu yazıyı çok sevdiğim bir cümleyle bitiriyorum " EVDEKİ HUZUR, ZENGİNLİK BUDUR "

27 Nisan 2011 Çarşamba

AĞIR ÇEKİM GEYİK MUHABETLERİ


Bir gününüzü ağır çekim film gibi yaşadığınız oldu mu hiç?

Üstelik aceleniz varken !!

Bindiğiniz dolmuşun mümkün olduğunca yavaş gitmesi, insanların dolmuşa binerken ya da inerken tatildeymiş de gezintiye çıkmış gibi hareket etmeleri.

Gittiğiniz binada beklediğiniz asansörün bir türlü gelmemesi, insanların asansöre birbirinin üzerinden inmeye ve ya binmeye çalıştıklarını görüp sinir oldunuz mu?

Bu gün sabahtan beri böyle bir gün yaşıyorum.

Ağır çekim ilerliyor her şey, bir de hava kapalı, puslu; nisan gene ağlamaklı .

Gereksiz ve bir daha karşılaşmayacağım insanlarla şöyle diyaloglar yaşadım sabah sabah :

- " Şoför bey neden yavaş gidiyorsunuz?"
- "  Yolcu yok ki abla !!!"
- !!!!!!!

* * * * *
- " Asansör bozuk olabilir mi acaba?"
- " Yok abla çok kalabalık da ondan bekle gelir birazdan"
- " İyi de on dakka oldu kardeşim yani 5. kat olmasa yayan çıkayım. "

Geri kalanlarını yazmıyorum, hayat ağır çekim gitse de az sonra derse yetişmem lazım, kaçıyorum.


Not : Yazdım ya sinirim geçti biraz, iyi ki açıldı şu blog vallahi !!!
         Bir de resimdeki penguenlerin konumuzla ilgisi şöyle ; penguenler bile o soğukta insandan daha hızlı hareket edebilir !!!

22 Nisan 2011 Cuma

AHH NADİA !!!

Uzun zamandır beni bu kadar sarsan bir kitap okumamıştım.
Kitap bittikten sonra ne yeni bir kitaba başlayabildim, ne de kitap hakkında düşüncemi yazabildim.



Üstelik çok da eksik hissettim kendimi.Meğer ben "Struma"yı hiç duymamışım.



Deliler gibi sevdiğim, yaz aylarında ateş böceklerinin gece şölenine hayran kaldığım Şile'nin denizinin altında yatan koca gemiden hiç haberim olmamış.


Ve Nadia, ahhh Nadia !!!


Geminin güvertesinden gökyüzüne bakarken, kuşların " V " şeklinde göçüşünden bile umutlanan Nadia.


Ve Profosör, sevdiği kadına hayatının tek ve en güzel bestesini yapan adam.


Bir insan daha da büyük hangi acıyı yaşayabilir acaba?


Sahiden de coğrafya kader midir?



Ve Maya, erkek yazarın kaleminde hayat bulan zeki, okuru kendine bağlayan Maya.


Ve Serenad aslında roman hakkında konuşacak ve yazacak o kadar çok şey var ki ...

20 Nisan 2011 Çarşamba

BLOGSPOT HALLERİ

Yazmak içini dökmektir aslında demişti bir arkadaşım. Haklıydı da.
Blogspota geçme nedenim bundandır.
Zaman onu haklı çıkardı, içimi dökmekten öte yazdıkça çoğaldım, yazdıkça paylaştım bir de.
Yazılanları merak ettim, okudum okudukça yeni arkadaşlar edindim. Bir çoğu ile uzun yıllar dostmuşuz gibi hissettim kendimi.

Bu nedenlerle blogspotun kapatılmasını içime sindiremedim.
Evet herkes gibi bilgisayar ayarlarımı düzelttim ama yine de eksik bir şeyler var.

 Her istediğim anda giremiyorum blog spot sayfalarına; dilediğim gibi gezemiyorum sayfalar arasında ve en kötüsü yorum yazarken pat  diye kayboluyor bazen  yazdığım yorumlar.
Kendimi küçük bir odaya kapatılmış ve üzerimden kilitlenmiş gibi hissediyorum.

Blogspot hallerim bu gün Antalya'nın havası gibi.
Gök gürültülü sağanak yağışlı!!!

Tabii umut etmeden olmaz değil mi?

Nisan yağmuru bunlar, geçecek inşallah, bereketli olacak  yağan yağmurlar :))

13 Nisan 2011 Çarşamba

SESLERİN HİSSİ

Sizde de olur mu?
Katlanamadığım, duymaya tahammül edemediğim sesler olur benim.
bir de duymaktan hiç vaz geçemeyeceğim sesler.
İşte bir kaç örnek :

- ( Cadde üzerinde oturduğumuz için olmalı ) otomobillerin ani ve acı fren sesi,
- Yine aynı nedenle gereksiz korna ve araba alarmı sesi,
- Boş ve anlamsız konuşan insan sesi,
- Evde gereğinden fazla açılmış televizyonun  sesi,
- Gece yarısı sokaktan geçen bağıra bağıra ve saygısızca konuşan insan sesi,
- Arızalanan eski bilgisayarımın çalışırken çıkarttığı ses,
- Şımarık çocuk ağlaması ( hani sokakta anneleri delirten cinsten ).

Duymaktan hiç bıkmayacağım sesler :

- Dalgaların sesi,
- Sevdiğim ve sessizce çalan bir  müzik,
- Mutlu çocuk kahkahası,
- Sabah erken saatte ve akşam gün biterken kuş sesleri; (özellikle bahar aylarında şahane gelir kulağıma),
- Sessizliğin sesi.

Not: Blog yasağının halen kalkmamış olmasına çok içerliyorum.
Kendi evime giremiyorum gibi hissediyorum.
Yeni bir ev arıyorum.
Taşınırsam yine ziyaret eder misiniz beni, eskisi gibi:)

8 Nisan 2011 Cuma

NİSAN'A MEKTUP

Günün birinde sana bir mektup yazacağım hiç aklıma gelmezdi Sevgili Nisan.

Sen gelişinle hayatımdaki pek çok taşı yerinden oynattın farkında mısın?

Hayatın kısalığı mesela; her şeyin pekâlâ bir anda bitebileceğini somut bir şekilde bu yılki gelişinle senden öğrendim.

Yok hakkını da vermem lazım; o kadar kendimle savaştıktan sonra aslında bize verilen hayatın en özel hediye olduğunu da sen bir kez daha anlattın bana.

İlk geldiğin günlerde sıkıntılarıma eşlik eder gibiydin. Tıpkı benim gibi bir esiyor, bir yağıyor, bir duruyordun.

Şimdi çiçeklerinle, rengarenk ağaçlarınla, ılık rüzgarınla içime huzur katarak geçip gidiyorsun.

Bakalım senden sonra gelecek  kardeşin Mayıs neler getirecek hayatıma?

Sevgili Nisan, acısıyla tatlısıyla, hüznüyle, huzuruyla seni yaşamak güzel...

Yüreğimi besleyip, büyüttüğün için, hayatıma değer kattığın için, benim her şeyden önemli olduğumu bir kere daha anlamamı sağladığın için sonsuz teşekkürler ...

OĞLAK YİYEN ASLAN



Burçlarla aranız nasıl?

Benim burç merakım ilk okul 4 . sınıf zamanına kadar uzanır!!

Hiç unutmuyorum bu merak gazetelerin günlük burç yorumlarını okumakla başlamıştı.

Daha sonra burcumun özelliklerini kendimde bulmamla devam etti.

Burcum oğlak ya; oğlağın tipik özelliklerini taşıyordum elbette.
Kararsız, kuşkucu, kuruntulu, iş kolik ( işkoliğin  anlamını yıllar sonra anlayacaktım :))






Zaman içinde burçlara olan merakım öyle bir hal aldı ki insanların bir iki sohbetten sonra burçlarını şak diye tahmin etmeye başladım. "Hımmm sen akrep burcusun galiba, sen de başak" şeklinde; ve en sonunda çevremdekiler beni astrolog falan sanmaya başladı.

Sonra karşıma yükselen burç halleri çıktı.

Burçlara bir daldın mı işin içinden çıkmanın imkanı olmadığını anlamaya başladım.
Baktım ki benim yükselen burcum aslan.

Bundan sonra ne mi oldu? Meğer ben oğlaktan çok bir aslanmışım!!!!

Hani karlı bir kış gününde ne şartlarda doğduğumu 43 yıl boyunca her doğum günümde bizimkilerden dinlemesem; ağustos ya da temmuz aylarında doğduğuma inanacağım.

Ya burç kitapları yanlış yazıyor ye ben de bir tuhaflık var.

Oğlak burcu kadını çok düzenli olurmuş aslan dağınık. E o zaman ben bir aslanım.
Oğlak burcu sade giyinirmiş ben kırk yaşımdan sonra rengarenk giyinmeye başladım.
Oğlak burcu mantık burcuymuş, yaşım ilerledikçe duygularımın esiri oldum ben mantık falan kalmadı valla.
Oğlak burcu para biriktirirmiş, aslan harcamayı severmiş  ben de harcamayı seviyorum arkadaş.
Oğlak burcunun gezegeni satürnmüş, aslan burcunun gezegeni  güneş. Ben güneşe aşığım, satürnle hiç bir ilgim yok, olmasın da zaten gerek yok.

Gelelim aslan burcu kadınının özelliklerine :

Aslan burcu kadını sıcak kanlı, dışa dönük, gururlu ve cesurmuş; tıpkı ben:))

Aslan burcu kadını dostluğa önem verdiği için kalıcı ilişkiler kurmada ustaymış; naçizane bu da bana uyuyor .

Aslan burcu kadını duygusal ilişkilerde sıcak ve sevgi doluymuş; ancak sevdiği insanın ona hayran olmasını, onu pohpohlamasını istermiş işte bu özellik de tam benlik .



Eeee bu durumda ya burçlarda bir gariplik var ya da ben de.

Belki de içimdeki uyuyan aslan uyanmış ve bizim küçük oğlağı yemiş yutuvermiştir kimbilir?:)))

3 Nisan 2011 Pazar

KRİZ !!!

Zaman zaman sizde de oluyor mu?

Geldiği zaman deliler gibi gelen,

Yerini hiç bir şeyin tut-a-madığı o çikolata krizi.

Dayanılmaz, inanılmaz ve şaşılası ...

İnsanda yedikten sonra, önce "pişmanlık" ardından da " oh canıma değsin " duygusu  uyandıran !!!

Bende hep olur, olmaya devam ediyor, hatta şu anda da kriz tavan yapmış durumda.

Hem yazıyorum hem yiyorum.

Bademli, portakallı bitter çikolata. ( abartmadan ama ) :)

Pişman olur muyum, kesinlikle olurum  ama olsun iyi ki yedim, kendime geldim.

2 Nisan 2011 Cumartesi

KENDİMLE KONUŞMALAR

Mart ayı ile  güzel bir veda yaptık geçen gün.

Birbirimizi daha fazla üzmeden ayrıldık.Şaka bir yana bu yıl mart ayı gerçekten yordu beni.

Nisan bereketiyle geldi. İki gündür yağmur  var şehirde ve ister inanın ister inanmayın, nisanın gelişiyle kalbimin ritmi normale döndü ( elbette bunda kullandığım ilaçların etkisi de inkar edilemez ).

Nedense bahar ayları içinde nisan ve mayısı ayrı severim ben. Mart uzun, kasvetli ve sıkıcı gelir.
Evimize bir aylığına gelmiş sevmediğim ama idare etmek durumunda kaldığım sevimsiz akraba muamelesi yaparım Mart ayına !!

Dün yeni kitaplar aldım kendime. İnci Aral'ın yeni romanı çıkmış, elime aldım, bıraktım okumak istemedim nedense. İleri bir tarihte belki okurum,  mutlaka güzeldir.

Serenad şahane gidiyor çok keyifle okuyorum. Bit Palas sırasını bekliyor ama benim aklım Chanel'de Serenad biter bitmez Chanel'e başlanacak.

Dün oğlum okuldan neşe içinde geldi; öğretmenlerine 1 Nisan şakası yapmışlar sınıfları değiştirmişler arkadaşları ile, sonra gün boyu birbirlerine şakaları devam etmiş. Ne çok yapardık okulda 1 nisan şakaları, sıra onlarda şimdi.

Bu aralar mutfaktan çıkmaz oldum, ev halkına yemek yetiştiremiyorum.
Zencefiilli  kek öğrendim ilk fırsatta deneyeceğim güzel olursa paylaşacağım.
Aslında yaptıklarımı yazsam sıkı bir yemek blogu sayfası olur benim sayfam  ama bilgisayara resim yükleme konusunda çok tembelim nedense:(

Tembellik dedim de bu günüm de tam tembellik halleri ile geçti.

Dışarıda yağmur, evde battaniye altında ben ve yanımda Serenad . Serenad ve battaniyem tembelliğime eşlik ettiler.

Benim gibi bir kadına bu kadar tembellik yeter; artık kaçıyorum yapacak o kadar çok iş var ki ...