23 Ekim 2019 Çarşamba

ZAMANIN DEĞERI



10 yılın değerini anlamak için,
yeni boşanmış çifte sorun !

4 yılın değerini anlamak için,
Şu anda ayrı olan lise aşıklarına sorun!

1 yılın değerini anlamak için,
Final sınavını geçemeyen bir öğrenciye sorun !

9 ayın değerini anlamak için
yeni doğum yapmış bir anneye sorun !

1 ayın değerini anlamak için,
Dünyaya prematüre bebek getiren bir anneye sorun !

1 haftanın değerini anlamak için,
Haftalık derginin editörüne sorun!

1 saatin değerini anlamak için,
buluşmak için birbirini bekleyen aşıklara sorun !

1 dakikanın değerini anlamak için,
uçak, tren, veya otobüsü kaçıran birine sorun !

1 saniyenin değerini anlamak için,
Kaza geçirmiş bir insana sorun !

1 milisaniyenin değerini anlamak için,
Olimpiyatlarda gümüş madalya almış birine sorun !

Zaman kimseyi beklemez.

Sahip olduğunuz her an hazinedir...

****

Yıllardır internette karşıma çıkar bu şahane yazı ...
Ne çok severim blog sayfamda da paylaşayım .

Zaman bana göre izafî bir kavram .
Belki de zaman diye bir kavram yok.
Herbirimiz boşlukta bir noktayız.
Yıllar ve anlar birbirine eşit belki de ...
Yoksa günlerin, ayların, mevsimlerin aceleleri varmış gibi birbirlerini kovalamalarını nasıl açıklayabiliriz? 

10 Ekim 2019 Perşembe

GEÇ ÖĞRENDIM

Kırklı yaşlardan sonraki farkındalıklarım..

Bazı şeyler için artık sabrım yok; ukala biri haline geldiğim için değil, aksine hayatımda artık beni mutsuz eden ya da üzen şeyler ile vaktimi daha fazla kaybetmek istemediğim bir noktaya ulaştığım için.
Laf sokmalara, haddinden fazla eleştirilere ve hangi türden olursa olsun talep ve beklentilere artık sabrım yok.

Benden hoşlanmayan insanları memnun etmeye, beni sevmeyen insanları sevmeye ve bana gülümsemeyen insanlara gülümsemeye yönelik arzumu kaybettim.

Artık yalan söyleyen ve beni yönetmek isteyen insanlara bir tek dakika bile harcamak istemiyorum.


Oyunların, ikiyüzlülüğün, sahtekarlıkların ve ucuz övgülerin olduğu ortamlarda bulunmak istemiyorum.

 Çok bilmişliğe ve akademik ukalalığa tahammülüm yok. Aynı şekilde boş dedikodulara da bulaşmak istemiyorum.

Uyuşmazlıklardan ve karşılaştırmalardan nefret ediyorum. Farklılıklardan, hatta zıtlıklardan oluşan bir dünyaya inanıyorum, bu nedenle katı ve toleransı olmayan olan insanlardan kaçınıyorum.

Arkadaşlıkta sadakatsizlikten ve ihanetten hoşlanmıyorum.

Birisine nasıl iltifat edileceğini ya da cesaretlendirmek için ne diyeceğini bilmeyen insanlarla bir arada olamıyorum. Abartılar beni sıkıyor.


Ve her şeyin de üzerinde, sabrımı hak etmeyen hiç kimseye sabrım yok..
 "Merly Streep"

*****
Canım Marly Streep
Ne güzel yazmış .
Sanki benim duygularım ...
Demek ki yaş aldıkça insanın duyguları bu yönde değişiyor ...
Bugün Gonca Vuslateri ' nin  fotoğrafı eşliğindeki bu cümleyi okuduktan sonra Marly Streep in yazısını görmek hoşuma gitti.
Çünkü yaş aldıkça kendini daha çok seviyor insan.
Kendimizden bir tane daha yok zira ☺️♥️🙋‍♀️

9 Ekim 2019 Çarşamba



yüreğim sızladığı zaman
gece yarılarından sonra, şafaktan önce
bilmediğim bir istasyondan bilmediğim bir müzik geliyor kulağıma:
uzak
vahşi
karanlık...

gece denizleri gibi bir müzik,
batık gemilerle gece denizleri gibi bir müzik,
çağırıyor, çağırıyor beni durmadan
ve belki de işte o zaman başlıyor sızlamaya yüreğim.

yüreğim sızladığı zaman
duvarları banka afişli çok eski bir şehrin cumhuriyet caddesinde iki tüfek bir kelepçe,
tüfekler garip garip
kelepçe garip...
öyle beter
öyle çamur
bir yaprak döne yuvarlana,
bir akarsu bata çıka...
koşuyor koşuyor bir kadın kelepçenin ardından
ve belki de işte o zaman başlıyor sızlamaya yüreğim.

yüreğim sızladığı zaman
bir kara tank çıkıyor bir ağıttan, bir filmden, bir savaş romanından çıkıp yürüyor sevgilerin, özlemlerin üzerinden.
aşkların, oyuncakların, küçük emeklerin, büyük kaygıların üzerinden geçip gidiyor.
su gibi ilerliyor yangın
işliyor kıtlık karanlığı
ölüler birden bire şarkılaşıp
virüsler bakteriler
bütün dilleri birden konuşuyor her şey.
çırpınıyor yerde bir damla kan
ve belki de işte o zaman başlıyor sızlamaya yüreğim
.
yüreğim sızladığı zaman
kör bir çeşme başında kör bir kadın geliyor gözlerimin önüne
bütün iplikleri bütün iğnelere takıyor da
ne iplikler bitiyor, ne de iğneler.
götürülmüş oğluna mı
kaçırılmış kızına mı
geçen günlerine mi
unutmuş neye ağladığını
ağlıyor, aranıyor
aranıyor,
bıkmadan
bilmeden
usanmadan.
ve belki de işte o zaman başlıyor sızlamaya yüreğim
.
yüreğim sızladığı zaman
ciğerlerime çekerken kötülüğü,
ellerimle dokunurken kötülüğe,
ayaklarıma dolaşırken kötülük,
şu taşı şurdan alıp şuraya koymamanın pis bunaltısı geçiriyor tırnaklarını gırtlağıma.
kokuyor iş yerleri
kokuyor günaydınlar.
ne varsa verilmemiş,
alınmamış ne varsa;
edilmemiş söz,
patlamamış öfke,
uyutulmuş ne varsa
ne varsa kokuyor birden bire
ve kayıyor bir şey parmaklarımdan,
ve belki de işte o zaman başlıyor sızlamaya yüreğim.

yani ben dört mevsime bölerek bu yürek sızısını,
günlere,saatlere bölerek bu yürek sızısını,
sokağım, kentim, vatanım sanarak bu yürek sızısını,
bir yaprağı durmadan işliyorum bu ölümsüz ağaca.
günlere, saatlere bölerek bu yürek sızısını...

-hasan hüseyin korkmazgil-