30 Aralık 2013 Pazartesi

DİLERİM Kİ ...

Dilerim ki, yeni gelen yıl, 2013'ü aratmasın.

Yeni yıl güzelliklerle gelsin.

Kederler, acılar, zamansız vedalar 2013'ün  torbasına dolup gitsin.


Yeni yılın torbasından hepimize, sağlık, mutluluk, huzur, neşe, eğlence, kitap kurtları için bolca kitap çıksın.

Yeni yılda her şey beklediğimizden daha da güzel geçsin !!!!

20 Aralık 2013 Cuma

BENDEN KALAN ...


Umut günümdür cuma. Kendimi fotoğraftaki yapraklar gibi yorgun hissetsem de cumaları ayrı severim.
Nedenini bilmiyorum.
Ardımda bir hafta bıraktığım için olabilir.
Hafta sonu yaklaştığı için olabilir. Diğer günlerden daha iyi gelir bana ...

***
Bu yıl ilk kez yeni yıl süslemeleri yapmadım evde. Oysa her yıl aralık girer girmez başlardık evi süslemeye. Babamın hastalığının verdiği moralsizlik bu konuyla çok ilgili tabii. Şimdi durumu biraz daha iyiye gitse de halen yoğun bakımda yatıyor olması bile üzücü. Konuşamıyor şu anda. Fakat sürekli yazıyor. Doktor ve hemşirelere yazarak bizi anlatıyormuş. Bize de doktor ve hemşirelerin kendisine çok iyi baktığını yazdı.
Ah babam, hasta halinle hayata tutunuyorsun...

***
Tolstoy'un Son Yılı'na başladım, pek iyi geldi bana bu kitap.

Tolstoy'un sevdiğim yazarlardan olması bunun nedeni olabilir ama en önemli nedenlerden biri de bence çeviri. İlknur Özdemir'in çevirilerini seviyorum. Reklam olmaz umarım.
***
Oğlan gelir birazdan okuldan.  Evimizde bir klasik haline gelen  CUMA GÜNÜ PASTASI yaptım ona. Aslında son derece kolay uyduruk bir pasta, ama seviyor çocuk, eğlenceli geliyor ona cuma günleri anne pastası yemek.

Benden güne kalanlar şimdilik bu kadar. Bundan sonra bloğuma daha sık yazmaya karar verdim. Anladım ki yazmak iyi geliyor bana, dilerim daha keyifli yazılar yazarım ...

16 Aralık 2013 Pazartesi

BENİM BABAM


Cumhuriyetin ilanından altı yıl sonra doğmuş, bir cumhuriyet çocuğu.
İkinci dünya savaşının sancılarını yaşamış, ekmeği karneyle almış, fakir hem de çok fakir bir ailenin oğluymuş, yine de okumaya tutkunmuş.

Gaz lambasında ders çalışırmış. Matematik en sevdiği ders olmuş yıllarca.
Zor şartlarla askeri okula girmiş. Deniz Subayı olmuş. Teğmenken annemle tanışmış. Kendi ifadesiyle, " görür görmez " anneme aşık olmuş. Evlenmişler. Önce bir oğulları olmuş fakat bebek ölmüş. Ölen oğlunu hiç unutamamış. Ardından ben ve kardeşim doğmuşuz. Çocukları onun için çok değerli olmuş.

Kitap okuma tutkusunu çocuklarına da aşılamış. İşe, eve şahane bir kütüphane kurmakla başlamış. Özellikle büyük kızına - bana - akşamları işten gelirken kitap getirmeyi alışkanlık edinmiş.

Yıllar geçmiş, ufak tefek sağlık sorunları dışında sağlığı hiç bozulmamış. En sevmediği şey hastane ve doktora gitmekmiş. Bunun için sağlığına hep dikkat etmiş.

Hayata o kadar bağlıymış ki, yaşlandığının farkına daha iki yıl önce varmış. Çocuklarına gençliğin çok önemli ve değerli olduğunu söyler dururmuş.

Uğursuz 2013'ün haziran ayında ilk ciddi rahatsızlığını yaşamış. Hastaneye yatmış, tedavi olmuş ama. İyileşerek ve mutlu evine dönmüş.

Şimdi yıllar önce içtiği sigaranın kendine hediyesi olan KOAH yüzünden yoğun bakımda. Yine istemeyerek gitti hastaneye ve uyuyor, uyutuluyor.
Sanki çok uzun bir yolculuktan gelmiş de dinleniyor gibi.

Nefesimizi tuttuk uyanmasını bekliyoruz !!!!!


9 Aralık 2013 Pazartesi

KOMİK MUTFAK



Öğrenciyiz ve dört kız aynı evi paylaşıyoruz.
En çok tükettiğimiz yiyecek makarna ve patates kızartması.
Ben içlerinde acemi çaylak yemek yapmayı bilmiyorum, ama hevesliyim ve mutfak konusunda  kendi çapımda gelecek vaad ediyorum !!!!!

Bir gün pazara çıktım. Biraz domates, biraz salatalık alacaktım. Aldım da, dere otu çok severim, bir demet de dere otu aldıktan sonra gözüm asma yapraklarına takıldı.
Mevsim bahardı sanırım, yapraklar salamura değildi.
Pazarcı teyzeden dolma yapmak için  yaprakları  alıp eve geldim. Annemden öğrendiğim kadarı ile dolma içi hazırladık kızlarla. Sonra da yapraklara dolma içini sardık.

Tencereye koyduk pişirdik.
Hepimizin kanaatince ilk  zeytin yağlı dolma deneyimimizi başarı ile tamamlamıştık.

 Tencereyi açınca bir de ne görelim ?
Yaprakların dışa gelmesi gereken parlak kısmını içine, damarlı kısmını dışa sarmışız. Dolma içine de tuz koymayı unutmuşuz !!!
Başarıyla tamamlanan yaprak sarma süreci hüsrana sonuçlanmıştı ...

O gün komik bir şey  daha yaşamıştım.

Pazardan salatalık niyetine aldığım yeşil şeyin kabak, dereotu niyetine aldığım otun da Arapsaçı olduğunu fark edince kızlarla çatlayana kadar güldüğümüzü hatırlıyorum. Arapsaçı ile böyle bir komik tanışmam olmuştu.

Sonuç :
1- Bir daha zeytin yağlı yaprak sarmayı 20 sene kadar yapmadım !!!  Şimdilerde yapıyorum tabii, fena da olmuyor.

2- "Arapsaçı" ile komik tanışmamızdan sonra birbirimizi çok sevdik. Hatta Girit kökenli arkadaşlarım ve aileleri  sayesinde bu otun türlü türlü yemeklerini de pişirmeyi öğrendim.

3-  Hayatında o zamana kadar yeşil kabak görmemiş ben, pazardan salatalık alırken, daha dikkatli davrandım. Kendimi -afedersiniz- hıyar gibi hissetmemek için !!!

****
Blog Not : Yemek etkinliğini çok beğendim . Etkinliğin Fikir annesi Misgibi ' ye çok teşekkür ederim. Bu aralar çok yoğunum, hepsine katılamasam da zaman buldukça yazacağım. Çünkü mutfak işleri benim için çok özel :)