24 Temmuz 2014 Perşembe

DAHA ÇOK !!!!


Bu sabah ameliyattan sonra ilk kez sokağa çıktım.

Doktora kontrolüm vardı ve hastaneye gitmeliydim. İnsan bir haftada sokakları, bindiği otobüsü unutur mu? Unutmuşum !!! Yanlış otobüse bindim; gideceğim yere gitmekte olan fakat öncesinde şehir turu yaptıran bir otobüstü bu.
Neyse dedim keyfini çıkarayım bari.
Bir başka keyif de otobüsün içinde ben dahil beş kişi kişi olmasıydı !!! Zor bulunur bir durumdur bu;
 ramazan nedeniyle  uyku saatleri tersine döndüğünden; benim yolda olduğum saatlerde şehrin yarısı uykuda olabilirdi. Diğer yarısı ya çoktan iş yerlerine varmış, ya da sıcak nedeniyle sokağa çıkmamayı tercih etmiş olmalıydı.

Önce yanlış bindiğim otobüsle Konyaaltı Caddesi'ni gezdik. Nemsiz,  pırıl pırıl  bir hava vardı dışarıda. Deniz ve dağların görüntüsü muhteşemdi.

 Hani otobüste az yolcuyduk ya; şoförü durdurup fotoğraf çekesim geldi. Böyle bir şeye teşebbüs etsem, yolcuların ve şoförün yüz ifadesi nasıl olurdu acaba?  - Şehir aynı şehir manzara aynı manzara ya; eski fotoğraflarımı paylaşayım bende yazımda, eksik kalmasın :) -

Antalya'nın muhteşem doğası bana aramıza hoş geldin der gibiydi. Ben de içimden onlara hoş buldum dedim.

Yolumuz o kadar uzundu ki, bu güzel manzarayı geçtikten sonra da bitmedi..

 Önümde oturan kıza gözüm takıldı cep telefonunda Candy Crush Saga oynuyordu.
Benim de hafta sonumun büyük bir kısmı bu oyunla geçmişti.
İnternet oyunlarını sevmiyorum diye bangır bangır bağıran ben; eni konu Candy Crush Saga, Farm Heroes Saga falan oynar oldum . Hey haaat, ameliyat nelere kadirsin?

Candy Crusha Saga oynayan kızın yanında tombalak bir oğlancağız vardı.
Kulaklığı kulağında, önce müzik dinledi. Fakat nasıl bir dinleyişse o; biz de onunla dinledik aynı müziği.

Otobüs şehir merkezine yaklaştıkça dolmaya başladı ve benim inme zamanım geldi.

Doktora muayene oldum. Her şey yolundaydı. Taşların fazla ve küçük olması safra kanalına kaçma olasılığı yapabilirmiş. Bu da ciddi ağrılar yaparmış. Takip  edelim dedi doktor ama şükür ki; ağrım falan yok.


Sanırım iyileşiyorum, her şey yolunda gibi ve gerçekten bu sefer hoş buldum.
 Bundan sonraki kararım " daha çok yaşamak ".
Daha çok gezi, daha çok film, daha çok eğlence,sağlığa daha çok dikkat ve  daha az gam, keder, tasa.

Vücudundaki bir organ kendine çaktırmadan bu kadar taş biriktirebilen birinin başına her an her şey gelebilir çünkü :)



18 Temmuz 2014 Cuma

BİR AMELİYAT HİKAYESİ



Akşamdan eşyalarımı topladım. Sabah saat onda hastanedeydik. Sakince yatış işlemlerimizi yaptık, odamıza çıktık.

Benden önce iki ameliyatı daha vardı doktorumuzun.

Bekleteceğiz biraz sizi, saat 15:00 gibi ameliyata alırız dediler.

Aman canıma minnet dedim; yanımda Deli duman vardı bir güzel onu okudum. - Bazen bu okuma alışkanlığımı seviyorum. İnsanın gerginliğini üzerinden atıyor.-

Neyse zaman geldi saat 14 : 45 'de hadi Özlem hanım dediler; bir baktım sedyeyle gelmişler. Üzüldüm o an. Yaa dedim, elim ayağım tutuyor  ameliyathaneye yürüyerek gidemez miyim? Olmaz dediler, kural bu, illa sedyeyle ineceksiniz !!!!

Neyse bindim sedyeye girdim ameliyathaneye.

Ameliyathanenin soğuk ortamını görünce bendeki o rahat hava kayboldu; bir gerildim, bir gerildim anlatamam.
Her zaman 10 ya da 11 'den yukarı çıkmayan tansiyonum birden 16'ya çıktı, kalp atışlarım hızlandı falan.

 Önceki yazımda doktora güven çok önemli dedim ya, doktorum geldi. Beni o halde görünce anestezi başlamadan önce bana iyi gelen bir konuşma yaptı :
" Ben  bu ameliyat masalarında çok böbrek nakli yaptım biliyor musun? Bir böbreği aldım, diğerinin yanına taktım. Hayat böyle bir şey, güven bana ameliyatın çok iyi geçecek "  dedi.

Sonra gözümü tekrar odada açtım.

Feci şekilde midem bulanıyordu. Kimseyi görmek istemiyordum. Kapalı olmasına rağmen çok zor bir ameliyat olmuş. Safra kesesi tamamen minik taşlarla dolmuş. Taşlar çok küçük olduğu için birbirine sürtmüş, safra kesesi duvarı aşırı kalınlaşmış, neredeyse kapalı ameliyatı açığa dönüştüreceklermiş. Dönüşmediyse, eminim ki bu da doktorun başarısıdır.

Ertesi gün taburcu oldum. Bu gün evdeki ikinci günüm, düne göre çok daha iyiyim. Ayakta ev içinde dolaşabiliyorum. biraz ateşim oldu, şimdi o da iyi. Sanırım vücudum tepki verdi. İç organlarım bir arkadaşlarından ayrıldılar kolay mı ama?

Kendime, sağlığıma daha çok dikkat etme kararı aldım bu ameliyatla birlikte. Sağlık gitti mi hiç bir şeyin önemi yok çünkü.

Ve bir kere daha anladım ki, dertler, sıkıntılar paylaştıkça azalıyor.
Arayan, soran, yorumlarıyla destek olan tüm arkadaşlarım çok teşekkür ederim. İyi ki blog sayfam var; yüz yüze gelsek de gelmesek de iyi ki tanıdım sizi ...



14 Temmuz 2014 Pazartesi

ŞAKA GİBİYİM


Bu gün korka korka doktorumu aradım.

" Hani  safra kesesi ameliyatı olacaktım ya, çarşamba ya da perşembe olayım artık ne dersiniz ? " dedim.

Bana verdiği cevap kısa ve netti :  " Ben sizin için yarın saat 10 : 00' u ayarladım zaten. Sabah burada olun !!! "

Hık, mık, falan filan diyemedim. Tamam dedim sadece.

Sonra çantamı hazırladım.

İçine havlu, çamaşır, ıslak mendil, diş fırçası ve okuduğum kitabı koydum. Bu arada Deli Duman'ı okuyor ve mutlaka öneriyorum. Kitapla ilgili düşüncelerimi Kitap Sesleri  blogumda da paylaştım zaten.

Yani, yarın ben ameliyata gidiyorum !!! Safra kesemde biriken minik taşlardan kurtulup hafiflemek için.

Ve fakat ameliyattan çok sanki tatile gidiyor gibiyim.Sanırım bu durumdan doktor sorumlu. Doktora güvenmek çok önemli. Hasta üzerinde o güveni sağlayabilmek de ...

Yine de kendime  şaşıyorum. Şaka gibiyim. Hoş ben oğlumun doğumuna da  da böyle gitmiştim ...

Hadi hayırlısı !!!!