28 Kasım 2021 Pazar

EVDEKİ MUTLULUK

Ahmet Ümit' ın bu yazısını okuyunca paylaşmak istedim.
Evimize 3 yıl önce 2 aylıkken gelen kedimiz bizim ailenin bir üyesi olmakla kalmayıp aynı zamanda evimizin sahibi oldu.  
Yaptığı haylazlıklar ile tatlılığı  doğru orantılı olsa da o bizim evin neşesi, eğlencesi, hepimizin ayrı ayrı arkadaşı.
kış aylarında gece sıcak su torbamız,
kuş görmeye dayanamayan, 
perdeleri tırmalayan ama bir yandan da kemiren 
gözü yükseklerde,
kulağı duymasa da söyleneni anlayan,
uykucu bir bıdık 
  ve iyi ki bizim oğlumuz 
İyi ki ...
🐈💖🐈


****
 " kediler olmasaydı, hiç kuşkusuz 
çok daha tatsız bir yer olurdu dünya. 
kedi cazibesi diye bir şey var bu dünyada. 
azıcık güzellik duygusu olanlar bile kayıtsız 
kalamaz bu çekiciliğe. öyle de vakar, öyle 
de kendinden emin, öyle de umursamaz. 
ne diyelim hastasıyız.. 😽
bir kedi tarafından sevilmek, hayattaki 
en büyük ayrıcalıklardan biridir... "

.
ahmet ümit*

27 Kasım 2021 Cumartesi

CUMA .!!

Siz ne durumdasınız 
bilmiyorum ama ben efsane kelimesinden cidden nefret ettim.
Efsane cuma, black friday reklamları ekranlarda döndükçe bir el boğazıma sarılıyor, boğuyor beni.

Kapitalizmin eli bu ...
 Ama ne elmiş arkadaş, ülke batıyor, esnaf dolar ile aldığını TL ile satıp ayakta kalmaya çalışıyor, ertesi günün ne getireceğini bilmiyoruz ve efsane cuma.!! ...
Ben özellikle annemin ölümünden sonra minimal yaşamaya karar verdim.

Annemin 2 artı bir evinden 9 tane halı, bir sürü biblo, vazo, ıvır kıvır vs.,  doğru düzgün giyilmemiş, dolap bekleyen  bir sürü kıyafet çıkınca böyle bir karar aldım.

Kalan ömrümde ihtiyacım olan hiç bir şeyi yıllardır almıyorum.

Bir nevi kendi kendimi terbiye ediyorum .
Bu durumun iki istisnası var tabii;  biri yünlerim diğeri kitaplarım ... 
Aldığım kitap ve yünler bir biçimde değerleniyor, üretiyorum mutlaka 
Kitapları alır almaz okumasam da mutlaka ilerleyen zamanlarda okuyorum ve örgüyü beni tanıyanlar bilir, zaten hiç bırakamıyorum .

İşte tam da bu yüzden efsane cumaya feci takmış durumdayım .
Kapitalizmin boğazıma sarılan elini kırmak istiyorum ... 

24 Kasım 2021 Çarşamba

HAYATA TUTUNMA ÇABALARI

Yaklaşık bir aydır sabah erken kalkıyorum .
Kayınvalidem hasta, onun kontrolleri için hastanede alıyoruz soluğu.
Ailenin sağlıktan sorumlu üyesi olarak iş başındayım mecburen.
Her ne kadar hastane koridorları bana annem ve babamın son zamanlarını hatırlatsa da pandemi koşullarının varlığı, hastenede çift maske takmak zorunda olmak ve bu yüzden gözlük camlarımın buharlanmasına söylenmem, pandemiye rağmen insanların hastalıklarının bitmemesi onları  unutturuyor .

Sağlık öyle önemli ki her şey basit bir rutin kontrolle başladı .

Tahliller, mr lar, tomografiler sonunda mesanede tümör olduğu tespit edildi ve ameliyat kaçınılmaz oldu.
Yine ameliyat hazırlıkları sırasında bu sefer de şah damarlarında yüzde 60 tıkanıklık tespit ettiler . Riskli bir ameliyata  gireceğini öyle alıştıra alıştıra değil; pat diye de söyledi valla doktorlar . 
Dedim ki teker teker gelin bu ne ? 
Zor günler bekliyor bizi atlatacağız inşallah .

Ben enseyi karartmadan  günlük hayatıma devam ediyorum.
Rutin yürüyüşlerimi hastaneden eve kadar yürüyerek gidip gelerek yapıyorum mesela  .
Örgü ve kitap vazgeçilmezim her zaman olduğu gibi .
🌻🧶📖 
Sevdiğim bir  arkadaşıma ördüğüm bir bluz var elimde, bir de bir uzun atkı hızlıca bitirmek istiyorum,  çünkü yeni projeler bekliyor beni.


Kitap olarak da bir dönem romanı okuyorumBiraz hüzünlü tabii, kendim de zir bir dönemden geçtiğim için aslında daha keyifli bir kitap okuyabilirdim .
Şimdilik günlerim böyle geçiyor. Hayata tutunmaya azami çaba göstererek...

21 Kasım 2021 Pazar

NEDEN PUSULASIZ HAYAT ?

2008 de açmıştım blog sayfamı .
2006 yılında Milliyet Blog ' da yazmıştım bir süre.
Benimki yazma da değil, birazcık karalama idi . 
Güzel arkadaşlar edindim orada bana en büyük katkısı bu oldu.
Sonra adres değişikliği yapıp blog sayfamı açtım . 
Bazen hayatı ben izledim, kimi zaman hayata iz bıraktım, çoğu zaman da hayat ben de izlerini bıraktı .
Bu yüzden blogumun adı "hayat izlerim" olmalı idi ...

Derken hayatın içinde savrulmalar başladı .
Ardı ardına annemi ve babamı kaybettim istemediğim olaylar yaşadım...

Güven, dost, aile gibi kavramları sorgulama dönemim başladı ve kendime yeni bir ben lazım olduğunun farkına vardım .
Elli yaşımdan sonra değişim yaşadım ciddi bir değişim ama ...Artık ben o eski ben değildim...

Biraz huysuz olabilirim, çok da seçici, hatta azıcık bencil,  kendini daha çok düşünen .

Bu yüzden hayat izlerim blogumun adını değiştirdim.
Bu bir anlamda geçmişe de veda aslında  .

"Pusulasız Hayat" ile yazma serüvenime devam edeceğim ...

Bazen yönünü kendi bulmalı insan. 
Pusula olmadan misal kutup yıldızına, karınca yuvalarına  baka baka da bulabilmeli yolunu ...

Güzel yazılarda buluşma dileklerimle ... 




 

20 Kasım 2021 Cumartesi

BURASI RADYO ŞARAMPOL

 2021 yılında seni en etkileyen kitap hangisi diye soracak olsanız tereddütsüz sevgili Şükran Yiğit ' in son romanı


Burası Radyo Şarampol derim.

Antalya' da  seksenli yillarda Şarampol Mahallesinde başlayıp Almanya' ya kadar uzanan muhteşem bir roman Burası Radyo Şarampol .

Şarampol Mahallesi Antalya ' nın en eski  mahallelerinden biri.

Antalya'nın yerlisi önce Kale İçi' nde yaşamış ardından şehir yavaş yavaş yukarılara doğru kaymaya başlamış . İşte bu dönemlerde  Şarampol Mahallesi oluşmuş . 

Filiz ve komşuları Mine Abla üzerine kurulu bir roman.

Filiz zeki bir lise öğrencisi.

Okuduğu lisenin adı romanda hiç geçmese bile biz lisenin Antalya Lisesi olduğunu satır aralarından anlıyoruz .

Mine Abla ise Filizlerin vefalı komşusu . Bir sevdigi var Mine nin Cengiz. 12 Eylül döneminde aranan ve bu yüzden Almanya ya kaçan Cengiz .

Aşkının peşinden Almanya gitmekten çekinmeyen Mine ve yıllar sonra Almanya da bir araya gelen Filiz' in muhteşem hikayesi.

Kitaptaki şarkılardan hiç söz etmiyorum çünkü anlatmaya sayfalar yetmez.

Şükran Yiğit' in romanlarını bilenler mutlaka  okumuşlardır ama okumadı iseniz mutlaka okuyun hatta Şükran Hanımın tüm kitaplarını okuyun; inanın pişman olmazsınız ...

💖📖💖

  




 

19 Kasım 2021 Cuma

BÜYÜK BULUŞMA




Benim emektarım 2008 yılında açtığım sevgili blog sayfamla sonunda kavuştuk.

Kaybolan mail hesapları, unutulan şifreler, yazdıklarımı blog arkadaşlarım dışında kimsenin okumamasını istemem ve bu  yüzden blog sayfamdan uzaklaşmam sonucunda yazmayalı neredeyse bin yıl olmuş.

Bin yıl dedim de bu gece 500 küsur yılda bir gerçekleşecek ay tutulması varmış, blogumla buluşmam güzel bir gecede oldu sanırım.

Yaa laf aramızda bu astroloji işini anlayamıyorum. Yani eskiden de ay ve güneş tutulurdu ve biz öylece yaşar giderdik. Şimdi ayın hallerinden bile ruh halimiz değişiyor, yeni aya , dolunaya farklı farklı anlamlar yükleniyor.

Tam "amaaaan bunların hepsi hikaye" dediğim bir anda hoop bir astrolog ay tutulması ile depremler artacak diyor veee daha o ay tutulmadan deprem  oluveriyor.!!!

Hadi gel de inanma...!!!

Ne diyordum ben ? 

Bloguma  dönüşümü yazıyordum konu nereye geldi; yani klasik ben, benim hallerim :)

Neyse canlar uzun bir aradan sonra evime dönmüş gibi hissettim kendimi.

 Tabii evde biraz değişiklikler yapmam lazım sonrasında yine eskisi gibi yazmaya devam . Neden yazmadığımı yazamadığımı anlatacağım yazacak anlatacak çok şey var yani.

Hadi şimdi eve  yeniden yerleşme zamanı.

Yeni yazılarda buluşmak üzere, sevgi ve sağlıkla kalalım...