27 Mayıs 2013 Pazartesi

TEMİZLİK !!!

Bu gün yeni ve güzel bir güne uyandım.

Sabah yürüyüşümü yaptıktan sonra eve geldim ve hafiften hafiften temizliğe başladım.

Yok öyle büyük bir ev temizliği değil; önce bilgisayarımdaki dolmuş taşmış masaüstümü temizledim. dönem içinde kullandığım tüm ders notları, soru bankalarını önce taşınabilir hard diskime kopyaladım; ( bu taşınabilir hard disk şahane bir şeymiş de haberim yokmuş ) sonra da hepsini geri dönüşüm kutusuna gönderdim. Masa üstü şekilde görüldüğü gibi oldu.


Sonra salondaki gerçek masa üstünü boşalttım.

 Bu gördüğünüz masa üstü ise özellikle hafta sonu benim ve oğlumun kitaplarıyla dolar taşar; hafta başı boşalır; sonra yine dolar; işte şimdi her şeyi kaldırdım. Ders notlarım, kitaplarım, dolaplardaki, yerlerini aldı.

Çarşamba günü büyük temzilik var evde. Sonra ver elini tatil !!!!

2013'ün ilk beş ayı tatsız geçti benim için ama ben umudumla hep el ele tutuşan bir kadın olduğum için; kalan 7 aydan yine de  umutluyum :)

Son Oyun'a başladım bu arada.

Fena gitmiyor şimdilik, diğer okuyan arkadaşların da yorumlarını merak ediyorum.

22 Mayıs 2013 Çarşamba

İYİ Mİ KÖTÜ MÜ HABERLER HABERLER ...


Çocukluğumda böyle bir şarkı vardı. Mahalledeki kızlarla şarkıcılık oynarken söylerdik. Atilla Atasoy söylerdi galiba. Başlığı yazınca aklıma geliverdi..


En son yazımı yazalı epey olmuş. Bu kadar ara vermezdim bloga.
Neyse ders notu ve soru hazırlama faslım bitti. Az önce en son notlarımı ve sorularımı da maille çalıştığım kuruma göndermiş bulunuyorum. Artık blogda daha sık yazarım.

Bu arada evi ofis gibi kullanmak şahane bir şey. Hem evdesin hem  çalışıyorsun. Çok güzel bence.

Ders dışında neler yaptım ? Hemen anlatayım :

Boş zamanlarımda arkadaşlarla birlikte oldum. Artık arkadaşlarımı ihmal etmemeye karar verdim. Dersaneyle, derslerle öyle bir kabuk oluşturmuşum ki kendime; şimdi kabuğu kırma zamanı bence.

****
Babamın sağlık sorunlarıyla uğraştım. Yaşlılık zor, bedenimize iyi bakmamız lazım.

****
Uzun zamandır evde film izlemiyorum diye yakınıyorum ya; geçen gün izleme fırsatı buldum. Tek bir film ama olsun, şeytanın bacağını kırdım, devamı gelir. Üç İdiot filmin adı. Ben beğendim.

****
Kitap okuma hızım normale döndü.
Düğümlere Üfleyen Kadınlar'ı bitirdim. Ardından Ruhi Mücerret'i okudum.

Düğümlere Üfleyen Kadınlar güzeldi. Yazma tekniğini çok geliştirmiş Ece Temelkuran.
Ruhi Mücerret farklı konusuyla ilgimi çekti. Murat Menteş'in okumadığım diğer kitaplarını da almayı planlıyorum.

Şimdi sırada Son Oyun, Kardeşimin Hikayesi, Heba ve Maya'nın Günlüğü var. Maya'nın Günlüğü'nü en sona saklıyorum, tadını çıkararak okumak için. İsabelle'ciğim Allende'ciğimin yeri gönlümde de kitaplığımda da hep ayrıdır çünkü.

****
Bu aralar Antalya Belediyesi şehri güzelleştirme çalışmaları içinde. 19 Mayıs tatilinin ertesi günü oğlumla şehir turu yaptık. Fotoğraftaki şemsiyelere ikimiz de bayıldık. Aldığım duyumlara göre esnafın bile haberi yokmuş. Sürpriz yapmış Antalya Belediyesi. Ne hoş ...

***
 Bu gün evde dolma yapma günü, ağır ağır mutafağa doğru yol alma vakti geldi bile.

Şimdilik haberler böyle. Blogumu da; blog  yazmayı da özlemişim yahu !!!!

2 Mayıs 2013 Perşembe

ÇAKMA AĞUSTOS BÖCEĞİ


Şehrin en işlek caddelerinden biri üzerinde oturuyor olmak; zaman içinde kulağın otomobil ve insan seslerine alışması ve yoğun bir şekilde sessizliği özlemek demek bence.

 Otomobil alarmlarının yeni çıktığı dönemlerde sırf yanındakine hava atmak için alarmlarını çalıştırıp arabalarını ciyak ciyak bağırtan insanlar biliyorum.

Oturduğumuz cadde üzerinde bir sürü alışveriş mağazasının bulunması da gürültünün bonusu oluyor. Bir kaç yıl önce her mağazadan gümbür gümbür müzik sesi geliyordu. Bir şekilde kesildi o sesler, belediye yasakladı sanırım .

Geçen gece uykumun en derin yerinde bir ağustos böceği sesiyle uyandım.
Antalya'nın o bitmek bilmeyen yağmurlarının yağdığı zamanlardı.

Kalktım balkona çıktım; ses devam ediyordu. Fakat bu öyle bir ağustos böceği sesiydi ki; zavallım sanki son anlarını yaşıyordu. Sesin kesilmesi mümkün değildi.

Uykum kaçmıştı bir kere. Ses takibi yapmaya başladım. Buldum da.
Ses ağustos böceği falan değildi tabii. Cadde üzerindeki mağazalardan birinin alarmı takılı kalmıştı. Gecenin bir vakti kimse farkında değildi.
Sabaha kadar sesi dinledik.

Mağaza sahipleri ile konuştum ertesi gün. Fakat bu şehrin insanlarında kendileri ile ilgili olumsuz durumları kabullenmeme gibi bir huy var. "Bizden olmaz abla" diyerek, sıkıntıma kesin çözüm getirdiler !!!!

Bu durum iki üç gün devam etti.
Sonrasında çakma ağustos böceği sesi kendiliğinden kesildi.
Ama bizim caddede ses, gürültü  eksik olur mu?
Ağustos böceği biter, korna sesi gelir; o da olmazsa öküzün biri gecenin bir vakti arabasının içinde yüksek sesle müzik dinler.
Şehir yaşamı böyle galiba, daha sessiz bir yerlere gitme vakti geldi mi ne?

Fotoğraftaki serçelerin yazıyla ne ilgisi var diye sorabilirsiniz
Kuş cıvıltısı sesini  özlemiş olabilirim  !!!