11 Kasım 2018 Pazar

DÜĞME

Hic bilmiyordum Ilk defa duydum cok ilginc. Okuyun lutfen.
Mustafa Kemal Atatürk'ün naşı İstanbul'dan ayrılıyor, Ankara'ya götürülecek.
İnsanlar üzüntülü, hüzün var her yerde...
Karaköy'den geçerken birdenbire,
'Çıt' diye bir ses...
Çıt! Çıt! Çıt!
Aaa!
Gökyüzünden düğme yağdı biliyor musunuz?
Düğme yağdı gökyüzünden!
Atatürk'ün o bayrağa sarılı tabutuna düğme yağdı...
Rengârenk düğmeler!
Düğme yağıyor! Çıt! Çıt! Düğme yağıyor!
Herkes yukarı baktı!
O caddedeki dükkânlarda, bürolarda
Türkiye Cumhuriyeti'nin Yahudi vatandaşları var pencerelerde...
Ve Yahudi kardeşlerimiz, ülkenin Yahudi vatandaşları, önderlerini, bu güzel insanı kendi (matem) geleneklerine göre "gömleklerinin ceketlerinin düğmelerini kopararak" uğurluyorlar...
Nasıl bir görüntü...
Atların çektiği top arabasında Mustafa Kemal Atatürk'ün tabutu ve üstüne rengârenk düğmeler yağıyor, pencerede gözüyaşlı insanlar...
Gömleklerin, ceketlerin düğmeleri kopartılarak uğurlama ne demekmiş biliyor musunuz?
"BEN SENDEN SONRA EKSİĞİM"


6 Kasım 2018 Salı

MÜSLÜM

Arabesk hiç sevmedim ve dinlemedim.
Halen de dinlemem.

Arabesk hariç her müziği severek dinlerim.

Ölümünden önce Teoman şarkılarını yorumlamaya başlamıştı Müslüm Gürses.
O zaman, "bu adamın sesi de fena değilmiş" dediğimi hatırlıyorum .

Fakat hiçbir zaman insanların konserlerinde kendilerini jiletlemelerini olay çıkartmalarını anlayamadım.
Filmini de Timuçin Esen ve Zerrin Tekindor' un oyunculuğunu görmek için izledim.

Bir insanın yaşayabileceği en büyük acıları yaşamış meğer Müslüm Gürses.

Acıyı seven bir  toplum olduğumuz için Müslüm Babalarını bağrına basmış halk.   

Sonuç olarak; film çok güzel, oyuncular çok başarılı, hüzüne ortak olmuş bir hayat sürmüş Müslüm Gürses.

Ölümünden önce yine müzikle işbirliği yapmış.  

Bunlar önemli ...

Ve fakat ben yine de arabesk dinlemeyeyim ...


3 Kasım 2018 Cumartesi

KIRLANGIÇ ÖĞRETİSİ

Kırlangıçları hep çok sevdim.
Ayvalık’ta bir açık hava otelindeyim, resepsiyon da açıkta. Resepsiyonun köşesinde bir kırlangıç yuvası var; üç yavru, kafalar dışarda, gagalar açık. Anne ve baba gidip gelip yiyecek getiriyorlar ve ayrı zamanlarda geldikleri için birbirlerini görmüyorlar. Anne birinci yavruya yem veriyor, birazdan baba gelip ikinciye, anne tekrar geldiğinde üçüncüye, baba gelip birinciye. İnanılır gibi değil, sırayı hiç şaşırmadılar: ADALET.

Akşama doğru sudan çıktım, baktım yuvaya siyah bir kedi yaklaşmış. O ufacık ana baba canhıraş bir şekilde dalıp, çıkıp kediyi uzağa kadar kovaladılar: CESARET.

Otel sahibi şunları anlattı: bahar başlarında göçten döndüklerinde yuvanın bulunduğu bölümün kapalı olduğunu görünce, resepsiyon görevlisinin kaldığı odaya girip çıkıp onu uyandırmışlar: AKIL.

Sabah su içmek için fiskiyenin üzerinde dolaşıp çığlıklar atıyorlardı, ta ki fiskiye açılana kadar: İLETİŞİM.

Yuvalarını öyle bir yaparlar ki yıllarca dayanır: KALİTE.

Yazları sıcak ülkelere göç ederler: YENİLİK.

Onların yaptığı yuva, diğer kuşların saman çöplerini üst üste koyarak yaptığı dingildik yuvalara hiç benzemez. Benzer bir yuva yapabilen başka bir kuş yoktur: FARKLILIK.

Hiç kırlangıçları bir yerde pineklerken hatırlıyor musunuz?

Devamlı uçarlar: ÇALIŞKANLIK.

İnanılmaz hızlıdırlar, su zerresini havada yakalarlar: HIZ.

Binlerce mil uzaktan hep aynı yuvaya dönerler. Ömürlerinin sonuna kadar yuvalarına bağlıdırlar: YURT SEVGİSİ

Kırlangıçları hep çok sevdim.

Ahmet Şerif İzgören