29 Nisan 2014 Salı

KANARYA İZLERİ



Dersteyim. Öğrencilerim geçen hafta sınava girmişler; haliyle yorgunlar. Ne onların ders dinlemek geliyor içinden ne de benim ders anlatmak.

Hava sıcak. Bahar bitmeden, çok acelesi varmış gibi şehre yaz gelmiş.   
Yazın acele ettiğinin farkında olmadığımız için, üzerimizde kışlıktan hallice kıyafetler var. Bu biraz bunaltıyor hepimizi.
Lakin havanın bu durumu ciddi ciddi kışkırtıyor bizi. Ders hariç her şeyi yapmaya müsaitiz.
Açık havada bir yerlere gitmek, doğada uzun yürüyüşler yapmak, sokaklarda koşmak, tembelliğin dibine vurmak ilk aklıma gelenler....

Fakat hayat devam ediyor; görev başında böyle ders kırmak gibi düşünceler hoş değil; öğrencileri ciddiyete davet etmek lazım;  onlarla birlik olup kaytarmaya  teşvik etmek olmaz !!!!!
Bu düşüncelerle derse başlıyorum. Öğrenciler de ben de çok isteksiziz. Kimse kimseye belli etmiyor ama öyleyiz. 

Tam bu arada; sesime sokaktan bir kanarya sesi eşlik etmeye başlıyor. 
Nasıl güzel bir ses. Ben konuştukça o da cıvıl cıvıl ötüyor. 
Öğrencileri uyarıyorum; onlar da kanaryanın neşeli ahenkli sesinin farkında. Hep beraber dersi bırakıp kanarya sesi dinlemeye başlıyoruz. 

****
O kısacık sürede gözümün önüne bir ev kapısı geliyor. 

Çocukluğumun geçtiği, anneannem ve dedemin evi. 
Kapıdan içeri girerken bir sürü kuş kafesinin, kafeslerin içinde kanaryaların, saka kuşlarının olduğu; kuş seslerinin  kapıdan girer girmez birbirine karıştığı ev. 
Benim çocukluk sarayım. 

Kapının önünde dedem kuşların kafeslerini temizliyor. 
Merdivenin yanındaki hanımellerinin kokusu genzimi yakıyor.
Bahçede güller ve ortancalar birbirine karışmış. 

Dedem kendini doğaya vakfetmiş ama bunun farkında değilim henüz. Çocuğum tabii yedi ya da sekiz yaşımdayım hoplayıp zıplamak istiyorum bolca.
Şimdikilerin dediği gibi "enerji atmam" lazım. "Hadi bana yardım et" diyor dedem, yardım et de çabuk bitsin bu kafes temizleme işi ". 
"Olmaz dedeeee" diyorum, arkadaşlarımın yanına gidiyorum. 
Kanarya sesleri ile dedemi baş başa bırakıyorum. Bana kızmıştır mutlaka arkamdan söylenmiştir, duymuyorum bile ... 

****
Şimdi sınıftayım, kanarya halen o güzel sesiyle ötmeye devam ediyor.
Çocukluk sarayımın izleri belleğimin albümlerine geri dönüyor.
" Hadi tenefüsse çıkalım !! " diyorum öğrencilerime; ders mi anlatılır  bu işitsel şölenden sonra ?

Hava sıcak, bahar bitmeden yaz gelmiş farkında değilim.
Kalbimde çocukluğumdan  kanarya izleri kalmış onun da farkında değilim !!!



20 Nisan 2014 Pazar

FALAN FİLAN



Evde yaptığımız minik bir tadilattan ötürü yazamadım.

Halen tadilat bitmiş değil, biteceği de yok. Bu minik olanı, büyük olanını düşünmek bile istemiyorum.

Bu tadilat neticesinde kendimle ilgili gözlemlerim şunlar oldu : 

1- Ben iflah olmaz bir eski eşya hastasıyım. Eskileri elimden kolay çıkaramıyorum. Oğlanın bebekliği ile ilgili öyle çok şey saklamışım ki, bir ara neredeyse bir yerlerden poşet içinde ilk kaka yaptığı bez falan çıkacak sandım ama çıkmadı !!!


2- Evde tadilat hiç bana göre değil. Genç kızlığını dağınıklık abidesi olarak geçiren ben; evde düzenin kaçmasına, evin dağılmasına tahammül edemez olmuşum da haberim yok !!! Her şey yerli yerinde olmalı o kadar !!!!

3- Bu tadilatların en güzel tarafı eski eşyaları bulmak. 

Üşenmeden İstanbul'dan Antalya'ya hatıra defterlerimi, lise ve üniversite defterlerimi, kitaplarımı getirmişim. 

Çocukluğumun yegane kitap serisi olan Milliyet Çocuk Serisi'ni getirmişim. Ne hoş bir seriydi. Okuma alışkanlığını kazanma nedenim olan kitaplardı onlar, kıyamamışım İstanbul'da bırakmaya ...
4- Orta okulda bir İngiliz Kalem arkadaşım vardı. "Pen Friend" derdik o zamanlar. Kızın bana yazdığı kartları, gönderdiği hediyeleri buldum. Bir de bunları saklamışım. Bu  penfriendle bir anım da vardır. Kızla böyle mutlu mutlu mektuplaşıyorduk sonra bir ara kurban bayramı girdi araya. Ben de ona dilim döndüğünce Kurban bayramını anlattım mektubumun birinde. O zamandan sonra bu benim "pen firend"den bir daha mektup gelmedi. Kim bilir bayramı nasıl anlattım, ya da o nasıl anladı yazdıklarımı?

4- Eski mektuplarımı buldum. Ne güzel o zamanlar mektup yazardık birbirimize. Şimdi her şey bir tık kadar kolay. Bunların içinde benim için en özel olan anneannemin mektubu oldu. Ne güzel yazardık anneannemle birbirimize.
Söz uçar yazı kalır dedikleri bu olmalı.


Bu günlerde böyleyim. Ev tadilatı, eski eşyalar, anılara yolculuk, eski fotoğraflar falan filan ...

13 Nisan 2014 Pazar

ORTAYA KARIŞIK


Ben bloguma ne zaman daha sık ve güzel şeyler yazmaya karar versem hep üzücü olaylar yaşar oldum !!!!
Sayfama bir türlü gitmek bilmiyor bu nedenle elim, ya da sayfayı açsam da yazmak gelmiyor içimden.

Dileğim çocuklarımız üzerinde dolaşıp duran kara bulutların bir an önce dağılması. 

Mert, Ecesu Pamir fark etmez ölüm genç bedenlere hiç yakışmıyor.

Geçen gün arkadaşlarımdan biri Mert'in annesinin yerinde olmak istemezdim dedi. Ben de diyorum ki, ben Mert'i öldüren çocuğun annesinin de yerinde olmak istemezdim. Her yönden kötü. Tertemiz duygularla büyüttüğümüz çocuklarımızı hiç bir şeyin kirletmeye hakkı yok.  

Evladına çok zor şartlarda kavuşmuş bir anne olarak acım büyük ...

****

Güzel şeyler de oluyor bu arada. 
Babamın hastalık dönemine geldiği için, katılma koşullarını kaçırdığım İmza Ben 'in kitabı çıktı. Bu günlerde böyle bir kitap okumaya ihtiyacım var. Sanırım yorgun ruhuma iyi gelecek bir kitap olmuş İmza Ben. Tüm emeği geçen arkadaşları tebrik ederim. İmza Ben'de yazamamış olmak içimde ukde olarak kalacak gibi...

****

Bu hafta sınav haftası. Hem AÖF sınavları hem de oğlumun ikinci sınavları başlıyor. Benim derdim başka.
Bel fıtığı ağrılarım nüksetti. Beni yerimden kımıldatamıyor. Eh bu saatten sonra bulaşıcı çocuk hastalığına yakalanmayacağıma göre bir çaresine bakacağım artık ...

****

Rüzgarın Gölgesi'ni okuyorum bu günlerde. Çok değişik ve güzel bir kitap. İki yıldır kitaplığımda bekliyordu zaman şimdiki zamanmış meğer. Kitap hakkındaki düşüncelerimi kitapsesleri blogumda paylaştım. Burada uzun uzun yazmayayım.


****

Yeni başlayan hafta hepimiz için güzel geçsin ....