30 Temmuz 2012 Pazartesi

EN KAYMAKLISINDAN EKMEK KADAYIFI !!!



Yıllar önce yine bir ramazan ayıydı.
Ramazanın kış aylarına denk geldiği dönemlerdi.

Her ramazan olduğu gibi, yine dolu dolu geçip gidiyordu günler.
Akşam olup iftar vakti geldiğinde sıcacık pide kokusu mutlaka burnuma gelirdi bir yerlerden.

O zamanlar merkezi Afyon olan bir şirketin muhasebe departmanında çalışıyordum. Afyon denince herkesin aklına çetin soğuklar gelir ya, benim de aklıma, sucuk ve kaymaklı ekmek kadayıfı bir de kaplıcalar gelir.

İş yerinden arkadaşlar sürekli Afyon'a gidip geldiklerinden, her gelen elinde kaymaklı ekmek kadayıfı ve sucukla gelirdi. Ben de bunlardan payıma düşeni alır eve getirirdim. İftardan sonra o kaymaklı ekmek kadayıflarını da löp löp indirirdim mideme.

O zamanlar midem, karaciğerim ve böbreklerimin aralarında konuştuklarını hayal ederdim :

***
Midem : - Bu kadın deli mi ne ? Bu kadar ağır tatlıları yiyip yiyip üzerine soda içiyor, çatlayacak bir gün .
Böbreklerim : - Ya içtiği su, kadın geceleri tuvaletten çıkamıyor . ( Tabii o zaman henüz oğluma hamile değildim, böbreklerim hamileliğimin son dönemlerinde, tuvaletten çıkamamanın ne olduğunu anlamışlardır sanırım. Ama ne konuştuklarını bilmiyorum artık :))
Karaciğerim : - Salak, alacak kiloları, veremeyecek sonra farkında değil, bu kadar da şeker yüklemesi yapılmaz ki !!!!
***
Ramazan bitti, şeker bayramı da bitti.

 Bir gün işe gideceğim bir de ne göreyim; benim eteklerin fermuarı kapanmıyor, bir ay önce aldığım kotun düğmeleri iliklenmiyor. - Hatırlar mısınız o zaman, düğmeli kotlar vardı. Hiç sevmedim onları, belki de bu yüzden !!! -

Gençlik ya nice sonra aklıma tartılmak geldi. Tartının üzerine çıktım; bir de ne göreyim; 59 kilo olan ben 70 kilo olmuşum !!!! Bir ayda 11 kilo; alkışşşş !!!!

 Hani bir ayda 11 kilo ver deseler; ı ıhh veremem mümkün değil ama almışım işte.
Yukarıda fotoğrafını gördüğünüz kaymaklı ekmek kadayıfı ve bilumum şerbetli  tatlılar ile tüm maddi ve manevi ilişkimi kesmem o dönemlere rastlar. Tabii 36 ve 38 bedenlerle vedalaşıp, 40'lı bedenleri selamlamam da aynı dönemelere denk gelir.

Ardından gelen hamilelik ve doğumdan sonra vücuduma yerleşen kilolarla aram hiç iyi olmadı.
Hatta sürekli savaş halindeyiz kendileriyle, halen şimdi bile.

İşte bu ramazan, eve gelip giden ekmek kadayıfları ve tüm şerbetli tatlılar bana barış çubuğu uzatsalarda hiç ilgilenmiyorum vallahi.

Artık tatlı anlayışım, yazın dondurma haaa bir de bir parçacık bitter çikolata, ara sıra da sütlü tatlılarla sınırlı.

****
Hay allah!!! Ramazan günü bu yazıyı yazmak nerden aklıma geldi bari iftardan sonra yayına vereyim de ayıp olmasın :)))

23 Temmuz 2012 Pazartesi

İSMİMLE MÜSEMMA

Ramazan başladığından bu yana onları düşünme nedenim, çocukluğumun mutlu ramazanlarını onların evinde geçirdiğim için olmalı .

"İnsanlar ismiyle müsemma yaşarlar " derdi bana; haklıydı da. Benim de "özlem" lerle geçti hep ömrüm. Özlemlerin en içinden çıkılmazı da geçmişe ve gidenlere duyulan özlem olmalı .

Bu günlerde ikisini de çok özlüyorum.

Biri, hazırladığı mükemmel iftar ve sahur sofralarıyla,  çocuklarını, torunlarını bir araya toplama çabalarıyla; diğeri, evlerinin girişindeki kanarya kafeslerini temizlerken söylediği şarkılarla düşüyor aklıma;  BATAN GÜN KANA BENZİYOR YARALI CANA BENZİYOR; ÖLÜRSEM YAZIKTIR SANA KANMADAN; YILDIZLI SEMALARDAKİ HAŞMET NE GÜZEL ŞEY; KAPILDIM GİDİYORUM BAHTIMIN RÜZGARINA; KIRMIZ GÜLÜN ALI VAR ve daha neler neler ...

Kulağımda mahallenin gençlerinden oluşan davulcu manileri, burnumda akşam sefası ve hanım eli kokularının bir birine karışan o hoş rayihası, bahçe içine kurulan sofralar, gözlerimin önünde bahçenin en görkemli yerini kaplayan kocaman pembe ve beyaz  ortancalar...

"İsmimle müsemmayım" diyorum ya; özlemlerle doluyum yine.
Anneannem, güzel sesli dedem ve bir daha geri gelmeyeceğini bildiğim çocukluğumu özlüyorum bu ramazan ...

16 Temmuz 2012 Pazartesi

AŞK TRAFİĞİ


- " Anne, hani ana sınıfında bi kız vardı adı Buse'ydi, ben ona aşıktım hatırladın mı? "
- "Evet oğlum. N'olmuş?"
- " İngilizce kursunda aynı sınıftayız da. Çok değişmiş ama ben tanımadım o beni tanıdı."
- " Eeeee ? "
- " Yanıma geldi, sen Alpcan'sın di mi? Biz senle ana sınıfında beraber okuduk dedi".
- " E aşık mısın halen kıza?"
- " Yok anne sanırım artık değilim ."
- !!!!!
*****
- " Anne, arkadaşım Ayça var ya hani Buğra'ya aşık olan "
- Eeeee hayırdır oğlum? "
- " Geçen gün hani oturmaya gittik ya evlerine, oynarken beni öptü."
- EEEEEE  !!!!!
- " Ben de ona dedim ki; biz birbirimizi öpmek için birbirimize aşık olmalıyız. Ben sana aşık değilim, üstelik sen Buğra'ya aşıksın, olmaz dedim".
- " Eeee   o ne dedi peki?"
- " Olsun ben seni de seviyorum" dedi. "Olur mu yani anne, insan aşık olduğu kızı öper dudağından di mi? "
- ......

Bizim evde bu günlerde böyle bir aşk trafiği var.
Aşık olmalar, öpüşmeler, eski aşkları unutmalar falan filan ...

Bu çocukların yaş ortalaması sekiz ve benim henüz FATMAGÜL'ÜN SUÇUNUN NE OLDUĞUNU anlayamayan bir oğlum var.

Nasıl altından kalkacağız bu aşk trafiğinin?
Ne anlatsam bir yere kadar; çünkü ne söylesem, söylediklerim onların anlayabileceği kadar.

En iyisi, belli etmeden takip etmek ve doğal akışına bırakmak galiba ...

10 Temmuz 2012 Salı

BEBEĞİM


Temmuz ayının ilk haftası, 10 Temmuz 2003,  dokuz yıl önce hayatımın dönüm noktası.

İyi ki doğmuş benim bebeğim; iyi ki oğlum olmuş, iyi ki büyümüş koca adam olmuş.

Mutlu yıllar meleğim, iyi  ki varsın, iyi ki senin annenim ...

2 Temmuz 2012 Pazartesi

EXTRA




Geçen yıl hayatıma giren ve birlikte yaşamaya başladığımız, bana hayatı zehir eden, asla benim gibi 7/24 ayakta gezen birine uygun olmayan, yapılan tüm araştırmalara rağmen nedeni tespit edilemeyen adını EXTRA koyduğum sevgili extrasistolümün nedeni anlaşıldı !!!

Vücudumda demir emilimi eksikliği varmış. Bu  öyle bir eksikmiş ki, arabanın deposunda benzin olmasına rağmen, arabanın  çalışırken teklemesi gibiymiş. Deponun dolu olması yetmiyor yani, benzin de kaliteli olacak !!!

Basit bir ilacı varmış. Yapmam gerekenler içinde çay veya kahve tüketimini bir şeyler yedikten sonra yapmak, bu tüketimleri yaparken abartmamak bazı yiyeceklerin tüketilmesine özen göstermek, bazılarından da kaçınmak gerekiyormuş.

Sevgili ve bir tanecik kalbimin kapakçıklarına kadar bakılıp, incelenip sonunda konulan teşhis bu.

Anladım ki, kalp cefakar bir organ. Son derece iyi niyetli.

Teklese de durmuyor. Hayat güzel ve belki de en çok kalbimiz bunun farkında...

Uzun yıllar kalbimle ben aramıza EXTRA girmeden yaşayalım diliyorum.
Vücuttaki demir emilimine özen göstererek tabii :))