22 Mart 2014 Cumartesi

CUMARTESİ GÜZELLİKLLERİ


Güzel şeyler oluyor dedim ya bir önceki yazımda, her şeye rağmen umudum bitmiyor benim .

Kuş cıvıltısı hiç bitmez. Bu yazıyı yazarken evimizin kadim üyesi sevgili muhabbet kuşumuz Selami arkamda cıvıldıyor mesela.

Ya en üstteki kumrular, her öğleden sonra penceremin önüne geliyorlar, dünya umurlarında değil vallahi. Onlardan öğrenecek ne çok şeyimiz var aslında.



Baharın habercisi mimozalar içimi huzurla dolduruyor, ben bahar kadınıyırm diyorum başka bir şey demiyorum.

Ya laleler en sevdiğim çiçekler, şehrin her yerinde rengarenk bu aralar.



Ve kitabım, ve kahvem ...
Kahve öykülerindeki kahramanlar, apartman komşularım gibi bu aralar :)

Bir cumartesi sabahımı şenlendiren küçük mutluluklar bunlar.

Hafta sonumuz güzel geçsin ...

15 Mart 2014 Cumartesi

HAYAT İZLERİM




Blogumun adı gibiyim bu aralar.

Hayat  İzlerim ...

Farklı bir anlamda ama; hayat geçip gidiyor ve ben, ayakta, üzgün, sus pus hayatı izliyorum.

Berkin ölüyor, Burak ölüyor bir gazeteci ülkemin başındaki kişiye şunu soruyor " Berkin'in ölümü piyasaları etkiledi mi " ?

Ben hayretle izliyorum ölümün para ile ilişkilendirilmesini ...

Cevap hemen geliyor kısa ve net  ; " Hayır etkilemedi . "

Ben şaşkınlıkla izliyorum; hani devlet adamı ya soru sorulan; hani bir de ufaktan etrafındakileri azarlar falan. Farklı bir tepki bekliyorum; " Burada bir vakitsiz ölüm var; evlat acısı yaşayan bir aile var; sen bu soruyu bana nasıl sorarsın falan gibi ... Yok !! Cevap kesin " Hayır etkilemedi " ....

Ve ben izliyorum ....

********

Bizim ev -yazılarımda  hep anlatmışımdır- cadde üzerinde.Kalabalık, insan dolu ve aslında gürültülü ...
Delileri de çok bizim caddenin !!!

Bir polaroid fotoğraf makinesi ile gezen amca var mesela, kendini yetmişli yıllarda sanan.

Bir başkası var çok zararsız kaldırımda oynuyor, sanki bir yerde oyun havası çalıyor da eşlik ediyormuş gibi.

Bir diğeri kadın, en zavallısı da o. Geçmişinde ne yaşadığını bilmiyorum, yakından bakınca bütün vücudu jilet ve bıçak iziyle dolu. Elinde sigarası avaz avaz bağırarak geçiyor caddeden.

Ve ben onları da izliyorum; itiraf edeyim bazen sokakta göbek atan o genç çocuğa özeniyorum .

Uçurumun kenarında yaşamanın tuhaf hislerini taşımaktansa sokakta göbek atacak kadar aklını yitirmesi insanın ... Ne bileyim işte ...

****

Bu aralar böyle oldum ben ölümler, genç ölümler, deliler, nereye gittiği, ne olacağı  belli olmayan bir coğrafyda yaşamak...

İyi şeyler olmuyor mu oluyor elbet. Zaten onlar olmasa iyice anlamsız olur hayat ... Onlar da bir sonraki yazımın konusu olsun.

*****

Böyleyim işte bu günlerde . Hayat geçip gidiyor ve ben izliyorum ...
İz bırakacağım anlar olsun istiyorum ...

Blog Not: Cumartesi için çok karamsar bir yazı oldu farkındayım. Biraz karamsarlık dağılsın diye erken baharı yaşayan güzel şehrimden bir fotoğraf koydum yazı başlığına  :)



3 Mart 2014 Pazartesi

SUCUKLU YUMURTA !!!


Yok bu sefer öğrenci değilim fakat çiçeğimi burnuma takmışım,  yeni gelinim .

Yeni gelinim ya; mutfağımda her türlü donanım, mutfak gereçleri var artık .
Dilediğim gibi yemek, pasta, kek, börek vs. yapabilirim.
Çok da hevesliyim. Acemilik dönemimden çıkmışım, çıraktan halliceyim; azimliyim usta olucam mutfak konusunda !!!!

Pazar sabahları kahvaltı hazırlamayı çok seviyorum. Hatta baş işim diyebilirim.
Eşim de o zamanlar Çocuklar Duymasın'daki Haluk gibi kahvaltıda illa  sucuklu yumurta yemek istiyor.

Yine böyle bir pazar sabahı kalkıp özene bezene kahvaltı hazırlıyorum, sıra sucuk pişirmeye geliyor.
Birilerinden duymuşum; sucuğu kendi yağı ile pişirmek gerekirmiş. Bunun için tavada sucuk pişerken bir miktar su konmalıymış. Su buharlaşınca sucuk kendi yağını bırakırmış ve daha lezzetli olurmuş pişen sucuklar.

Duydum ya hemen denemem lazım. Sucukları tavaya koyup biraz su ile kızartmaya başlıyorum.
Fakat bir kaç dakika sonra tavadaki su gözüme az geliyor ve ben sucukların içine, kızgın tavaya biraz daha su ekliyorum !!!!!

O da ne ?????

Tava alev alıyor, ağzından alevler çıkaran bir ejderhaya dönüşüyor. Cosssss diye de bir ses çıkıyor. Panik halde, tavayı sapından alıp lavaboya musluğun altına atıyorum. Fakat nasıl bir alevse tavanın sapı, haliyle ellerim yanıyor. O arada alevlerden biri, tezgahın üzerinde duran mutfak havlusuna sıçrıyor. Derken onu fark ediyorum. Gözüme su dolu sürahi ilişiyor. Hemen üzerine sürahideki suyu boşaltıyorum.

Yangın, sel gibi şeylerden çok korkarım. İnsan ne olduğunu anlamadan ilerlerler çünkü.
O gün biraz daha korkak ve yavaş hareket etseydim, ciddi bir yangın çıkabilirdi evde.
Şimdi anıya da dönüşşse yaşadıklarım, mutfakta çok dikkatli olmak gerek.

Sonra ne mi yaptık? Eşim gürültüye uyandı. Beni sakinleştirdi. Tabii yeni evliyiz ya ondan sakinleştirdi. Şimdi olsa " Özlem sen de dikkat et biraz, amma sakarsın" falan derdi eminim  ... evlilikler eskiyince böyle oluyor ya o bakımdan ...
Tavayı çöpe attık.

Uzunca bir süre sucuklu yumurta yemedim yiyemedim ...
Cidden !!!!