26 Mayıs 2014 Pazartesi

ÖLÜRSEM YAZIKTIR ...



Ben beyaz dut severdim, sen inadına ve illa kara duttan vazgeçmezdin.

Dutları topladıktan sonra, kıtlıktan çıkmışçasına dut yerken; sana 
“ -Yavaş ye biraz !! Senden kaçıran mı var? Bak karnın ağrır sonra!!! “ dedirtmek en büyük keyfimdi, sen hiç bilmedin.

Şimdi düşünüyorum da, şairin sevgilisine yazdığı o şiiri sevme sebebim sen misin ve senin bahçendeki dut ağaçları mı acaba?

“ Kara dutum çatal karam çingenem,
Nar tanem nur tanem bir tanem… “

* * * *

Benim için bahar demek senin bahçen demekti.

Dut ağacı, kiraz ağacı, elma ağacı demekti.

Ortancalar, akşam sefaları, hanım elleri demekti.

Dutun rengi değil de toplanış biçimi hoşuma giderdi en çok.

Ağacın tepesine çıkıp aşağıya serilen kalın ve geniş bir örtünün üzerine dalları sallamak.
Dutların pıtır pıtır örtünün üzerine dökülmesini ağacın tepesinden izlemek.

Sana, “İn kızım aşağıya düşeceksin!!! Yok bu normal değil, bir kız çocuk bu kadar haylaz olamaz, bunda bir yanlışlık var “ dedirtene kadar ağaçta kalmak.

Ne şanslı çocuklardık biz.

Meyveyi dalından kopartıp yiyebildik.

* * *

Nereden nereye değil mi?

Sana yazmayı hep çok istedim ben.

Yazdım da üstelik. Hem de satırlar dolusu.
Sonra beğenmedim yazdıklarımı, seni anlatmaya yetmeyeceklerini düşündüğümden klavyemin “ delete ” tuşuna kurban verdim o satırları .

Biliyorum bu yazdıklarım da yetmeyecek; yazdım işte ...

-“ O kadar cümleyi beğenmeyip, o- bilmem ne- tuşuna kurban etmişsin ya, şimdi nereden aklına geldi yazmak? “ diye sorduğunu duyar gibiyim.

Buralarda dut zamanı şimdi.

Bu şehrin sokaklarında o kadar çok dut ağacı var ki görsen inanamazsın.

Dutların hepsi de yerlere, dökülmüş ve ezilmişler, yolda yürüyen insanlar tarafından acımasızca üzerlerine basılmış ama gel gör ki pazarda bir küçük kutusunu 2 TL’ye satıyorlar. ( Sen 2 TL’yi de bilmezsin şimdi. Sen gittikten çok zaman sonra o bol sıfırları attılar paraların üzerinden, sizin gençliğinizde olduğu gibi paraların sıfırları azaldı artık, hiçbir şey değişmedi ama, hayat hâlâ o zamanlardaki gibi senin deyişinle pahalı ).

Sokaklarda ağaçlardan dökülerek ezilmiş, sahipsiz kalmış dutların pazarlarda bu fiyata satılması tuhaf geldi bana. Bunun için yazmak istedim sana.

Ne alakası var diye sorma sakın. Çok alakası var.

Sana teşekkür etmek istedim ben.
Bize çok mutlu bir çocukluk yaşattığın için, meyveleri dalından kopartıp yememize sebep olduğun için.

Ağaçlarını, çiçeklerini, bahçeni, herkese, gönlünü açtığın gibi bize de açmış olduğun için.

Yıllar çok çabuk geçiyor. Geride sadece anılar kalıyor.

Ben de seni o güzel bahçenle ve yaşadığın tüm acılarını göğüsleyen güzel yüreğinle hatırlıyorum.

Haa bir de zaman zaman sesini özlüyorum.

Sevdiğin kadının gözlerinin içine bakarak söylediğin o şarkıları, senin sesinden dinlemek istiyorum.

" Ölürsem yazıktır sana kanmadan
Kollarım boynunda halkalanmadan
Diyorlar kül olmaz ateş yanmadan,
Gönüller durulmaz dalgalanmadan... "


* * * * * *


15 Mayıs 2014 Perşembe

SABIR


Blog sayfamı yazı yazmak için açtığımda hep neşeli yazılar yazmak istiyorum aslında. Hatta kendime söz veriyorum bu konuda. Fakat olmuyor. Hayat hep pürüzsüz yüzünü göstermiyor bize.

Bir kaç gün öncesinde, oğlumun civciv sevdası yüzünden eve aldığımız civcivlerin annesizlikten ölmesine üzüldüğümü yazmıştım. Annesiz büyüyen bir canlıya dayanamıyorum çünkü.

Salı gününden beri sıkıntım, üzüntüm kömür karası.
Yanarak karbon monoksit gazından zehirlenerek gidenlere mi, geride kalan ailelerine mi, babasız büyüyecek çocuklara mı, 15 yaşında yedi yüz elli bin liraya talim etmek için yerin yedi kat dibinde çalışmak zorunda kalan çocuğa mı üzüleyim bilmiyorum?

Acılarımızı yaşamımıza katık etmiş bir ulusuz biz.

Tek dileğim; unutmayalım ne olur. Balık hafızamıza yenilmeyelim.

Yaşananlar  tarihe kömür karası olarak geçecek.

Acı ve özlem birbirine karışacak yine.

Güzel yurdum sabır !!!!

8 Mayıs 2014 Perşembe

MUTLU GÜVERCİNLER ÖKSÜZ CİVCİVLER


Önce eşi ile birlikte ciddi bir fizibilite çalışması yaptı. Evin, balkonların, pencerelerin etrafında epeyce dolandı.

Balkondaki boş saksılardan birinin içini beğendi olmadı nedense; vazgeçti, yatak odasının pencere pervazında karar kıldı. Pervaza bir kaç çerçöp koydu.
Artık yeni evi hazırdı. İki yumurtasının üzerine oturdu. Günlerce yumurta üzerinden kalkmadı. Arada sırada eşi olacak er kişi onun yerine yumurtaların üzerine oturdu -bu da insan neslinin erkek cinsi sorumsuz babalarına kapak olsun !!!! -

En sonunda yumurtalardan iki minik yavru çıktı.
İş yavruları yumurtadan çıkartmakla bitti mi? Bitmedi tabii.
Bir kaç gün yavrularını ısıttı. Ağzıyla onları besledi. Bu aşamada eşi de hep yanındaydı.

 Fotoğraflarını çekmek istedikçe bana kızdı. Pencere camını "defol git" dercesine gagaladı.
Yavruyu koruma duygusunu iyi bildiğim için  fazla üzerine gitmedim.
Yavrular şimdi büyüdü. Her sabah anneleri kahvaltıların yaptırmaya devam ediyor, baba hiç yalnız bırakmıyor. Pervazdaki güvercinler mutlu; akşama sabaha uçmayı öğrenecekler ...

*****

Bahar gelince bizim evde alışkanlık oldu. Mutlaka bir kaç tane civciv alınıp beslenir. Neyse ki eşim bu işlerden iyi anlıyor da sıkıntı yaşamıyoruz. Evde hayvan seven bir çocuk olunca, anne baba olarak onun bu sevgisini destekliyoruz.

Bu bahar da öyle oldu. Önce üç tane civciv alındı pazardan ... ve fakat bu yavruların anneleri yok, çok minikler, sıcağa ihtiyaçları var, üç gün içinde iki tanesi öldü. Ben penceredeki güvercinlerin anne sıcaklığını duyarak büyümelerine tanık olurken bu civcivler için çok üzüldüm.  Bunları  üç kuruş para kazanmak için satanlara demediğimi bırakmadım.

 Eşim civcivlerin kuluçka makinesi civcivi olduklarını söyledi, dolayısıyla anneleri bir makine ama olsun. Yine de dünyaya gelen her canlı anneye ihtiyaç duyar diye bütün annelik duygularımla civcivlerin ölüp gitmesine tepki gösterdim.
Eşim onlara sıcak ortam vermek için civcivleri önce bir koliye koydu, sonra minik bir ampulle ısıtma düzeneği kurdu. yavrular o ampulün altında yaşıyorlar şimdi, ben de halen söyleniyorum. Ampul anne sıcaklığını veremez diye ...

****
Sahi anneler günü geliyor değil mi?
Doğadaki hiç bir canlı anne hakkını ödeyemez, onu bilir onu söylerim ve annelik sadece çocuğu dünyaya getirmek değildir de ...
Zaten biliyordum da mutlu güvercinler, öksüz civcivlerle tecrübe etmiş oldum  !!!!