28 Haziran 2016 Salı

GELEN GİDENİ ARATIR DERLER

Oysa hep umutlarımıza sarılmıştık yeni yıla girerken.
Yeninin heyecanı da sarıp sarmalamıştı bizi.

Ve dedik ki 2016 2015' den daha güzel geçsin. Ülkemiz üzerinden kara bulutlar kalksın falan filan.

Sonuç ; fiyasko ...
Gelen gideni aratır derler ya galiba arıyoruz eski yılları ...
Atatürk Hava Limanı'nda patlama ve çatışma şimdiden 10 ölü 20 yaralı.
Günlerdir Akdeniz 'in ciğerleri yanıyor ...

En acısı da insanların duyarsızlığı ...

Ve ben umudumu kaybediyorum iyiden iyiye ...


19 Haziran 2016 Pazar

GÖZÜMÜN İLK AĞRISI



Saati 07: 35'e kurdum; sizi sat dokuzda sınav alacaklar çünkü; gel gör ki şu an saat 05: 30 ve alarndan çok önce uyandım.
***
Aklımda doğduğun andan itibaren sen varsın.  Senin doğumuna gelememiştim . 21 günlüktün tanıştığımızda .
Sonra da hiç ayrılmadık zaten.
***
İlk konuşmaların, kurduğun anlamlı  cümleler, okula başlamadan önce sana kitap okumalarım, her bir kitabı kelime kelime okutman, kitapla ilgili akıllı sorular sorman,  güle  oynaya ana sınıfına gitmen, ilk okulun ilk günü "sevmedim bu okulu, gitmesem olmaz mı? " diyerek ağlaman, birlikte  ders çalışmalarımız,  okul başarıların resmi geçit yapıyor hafızamda.
***
Biraz sonra çok önemli, geleceğini  belirleyecek sınava gireceksin.
Bizim ülkemizde gençlerin geleceğini sınavlar belirliyor  dramatik değil mi?

  Ne tuhaf;  çok heyecanlı da  değilim. Herşey yolunda gidecek gibi geliyor.   Bunun nedeni senin bu zorlu yarışa güzel hazırlanmış olman olabilir mi bilmiyorum.  Ya da sınav temposuna hep beraber alışmış da olaniliriz. ☺
***
Neyse, şans ve başarı hem senin hem sınava girecek tüm gençlerin olsun.
****
Gözümün ilk ağrısı anne yarın olarak başarılar diliyorum sana.
Yolun açık olsun .💖💖



Posted via Blogaway


18 Haziran 2016 Cumartesi

OĞLUMA



Bebekliginden beri senin için tuttuğum günlüğüm vardı benim. Son bir iki yıldır hiç yazamadım ona. 
Mazeretim de hazırdı; artık büyümüştün.  Senin okulun, benim dersanem falan filan

Dün okullar tatile girdi ve sen bütün bir yıl çalışmanın ödülünü aldın .

Şunu mutlaka söylemeliyim; sen aslında benim istediğim gibi bir öğrenci değilsin.  Evde fazla ders çalışmadığın için benim sınav öncesi hep yüreğimi ağzıma getirdin.  Ama aldığın notlar karşısında da çok şaşırttın.  Çünkü ben tüm öğrencilik dönemim boyunca evde az çalışarak matematikten yazılı sınavda 85, Sosyal Bilgiler 'den 90 falan alamadım. Evde de oturup enikonu çalışmam gerekirdi bu notlar için ...
Bu da senin başarın. 
Dersi güzel dinleyen bir çocukmuşsun kuşlar; yok şaka öğretmenlerin öyle  söyledi .☺

Ama dün sen beni iki davranışınla can evimden vurdun oğlum. 
1.   Yemeğini evimizin balkonunda yemedin.  Neden olarak evin aşağısında günlerdir duran  3 çocuklu Suriye 'li aileyi söyledin.  "Onlar orada açken
ben balkonda yemek yiyemem anne " dedin.

2. Arkadaşlarınla veda
fotoğrafı çektirirken en yakın arkadaşın " ki siz buna kanka "  diyorsunuz;  takdir belgesi alamadı diye ve o üzülmesin diye kendi belgeni indirerek hatta neredeyse saklayarak  fotoğraf çektirdin.
Bu iki an var ya oğlum; o andaki duygularımı anlatamam ...
Çünkü sen henüz bilmiyorsun ama  erkekte vicdan çok önemli bir duygudur. Yaşadıkça öğreneceksin.

Sana verdiğim emekler helal olsun.  İyi ki benim oğlumsun.
Hayat yolun açık olsun bebeğim.

****
NOT : Dilerim fazla tembellik yapmadan bu satırları günlüğüne aktarabilirim . Buraya da aklımdakileri unutmayayım diye yazdım ...
Söz uçunca
geriye yazı kalıyor çünkü ...



Posted via Blogaway


15 Haziran 2016 Çarşamba

YAZMADIĞIM GÜNLERDE ...



Bir ay olmuş yazmayalı.  Oysa bu yıl başında kendime verdiğim sözlerden biriydi daha sık yazmak.
Olmayınca olmuyor işte ...

Yazmadığım günlerde; günlerim Antalya Eğitim Araştırma Hastanesi 'nde geçti.  Sosyal medyada falan da paylaşmadım bu durumu . Demek ki tüm sosyal medya hesaplarım içinde en değerlisi blog sayfam . Ne de olsa ilk göz ağrım.



Annem şiddetli kol ağrısından şikayetçi, onu doktora götürdüm fakat bu sefer de böbrek fonksiyonlarında bozukluk çıktı.
Şimdilik tedavisi mümkün sıkıntılar fakat gelecekte ne olur? Bilemiyorum...

Hastane gözlemlerim çok ilginç .

Bir kere kesinlikle hastanede 65 yaş ve üzeri uygulaması yok !! Yaşlıya saygı, hürmet yok !!!!!
Misal asansörü bile kullanamadık. 
80 yaşında, eli bastonlu bir kadın  olan  annem merdivenleri kullanarak doktora gitti geldi;  zira asansör çocuklar ve gençler tarafından işgal edilmişti.  Sıra ona gelemedi bir türlü.

Sırasını beklemeden doktorun odasına dalanlar, doktora kendi tedavi yöntemlerini  anlatanlar, bana şu ilacı yaz bunu yazma diyerek doktorun işine müdahale edenler  ve daha neler neler.
Saygısızlığın tavan yaptığı bir yer olmuş.
Yazsam güzel bir kitap olur.

***

Kitap dedim de bu arada okumayı da bırakmadım elbette.
Çatı Katı Aşıkları ' nı okudum ve romana aşık oldum .☺
Cidden bu yıl okuduğum en iyi  romanlardan biriydi.
Şükran Yiğit'in emeğine ve kalemine sağlık.
kitapsesleri.blogspot.com.tr de duygularımı anlattım zaten.
Acil bir şekilde yazarın diğier iki kitabını da okumak istiyorum.

Ardından Şebnem İşigüzel' in son romanı Gözyaşı Konağı 'na başladım . Onu da çok sevdim.

 Dönem romanları okumayı seviyorum. İki kitabın dönemleri birbirinden çok farklı ama Gözyaşı Konağı'nın da hakkını teslim etmek lazım.

Bu hengâmede nasıl okuyorum ben de bilmiyorum ama okuyorum işte.
Okuyarak sıyrılıyorum sıkıntılarımın arasından.
Bu yıllardır hep böyle...
Yaşım ilerledikçe sadece biraz çaptan düştüm galiba :)
Gözlerim yarı yolda bırakıyor beni .

Cuma karne günü.  Bir okul yılı daha geride kaldı.
Önümüzdeki yıl TEOG koşuşturmasının içinde olacağız.
Sonra bir bakmışız üniversite.
Sevgili yeğenim de cumartesi ve pazar giriyor üniversite sınavına.
Oysa daha ilkokula yeni başlamış gibi herşey.
***
Yıllar hızla geçiyor ve fark etmiyoruz.
Eskiyoruz, eksiliyoruz ...
Fark etmiyoruz ...



Posted via Blogaway