29 Mayıs 2012 Salı

YASAKLAR ÇİĞNENMEK İÇİNDİR

" Bir çocuğu eğitmek istiyorsanız bazı şeyleri yasaklayarak sonuca ulaşamazsınız.
Yasaklanan o şey her ne ise çocuğa cazip gelecektir. Onu elde etmeye çalışacaktır. Bunun arkası yalandır, sahteciliğe baş vurmaktır.
Yolunda gitmeyen bir şey hissettiğinizde o şey için yasaklamaktan çok konunun temeline inmeye çalışın . Daha başarılı olursunuz . Çünkü yasaklamak kişiliğe da hakarettir aslında."

Bunları ben söylemedim. Oğlum için sürekli fikrine ihtiyaç duyduğum psikiyatr arkadaşımın sözleri bunlar.

Ne alakası varsa artık; bu cümleler aklıma kürtaj ve sezeryan yasağını getirdi.
Burada konu daha farklı bir boyutta elbette. Buradaki yasakta kadının aşağılanması var. Kadın aşağılanınca insan aşağılanıyor kimse farkında değil.

Kürtaj ya da sezeryan yasaklanacaksa; tecavüze de, kadına şiddete de ağır yaptırımlar getirilmeli. Misal; hangi kadın ya da genç kız tecavüz bebeği doğurmak ister?

Normal doğum ya da sezeryanla doğum kadının sağlığı ile ilgili. Çevremde normal doğum diye tutturan, hatta o 9 aylık sürede bunun eğitimini alan, sonuçta sağlık problemi yaşayıp son dakikada bebeğini sezeryanla dünyaya getiren o kadar çok kadın örneği var ki. Bunlardan biri de benim.

Kimse kadının, duygularını, fiziksel yapısını, sağlık sorunlarını kendisinden daha iyi bilemez. En fazla bir de doktoru bilir hepsi bu !!!


Kürtaj yasağı, sezeryan yasağı diye bir şey olamaz. Çünkü demokrasilerde yasak olmaz ve yasaklar çiğnenmek içindir bu insanın doğasında vardır; .
Bu konudaki yasaklar çiğnenmeye kalkarsa başımıza gelecekleri düşünmek istemiyorum bile ...

28 Mayıs 2012 Pazartesi

KAHVALTI SORUNSALI !!!



Sadece ben mi yaşıyorum bilmiyorum.

Sabahları bizim evde 07:30 - 08: 00 arası ciddi bir işkence var !!!!

Yok; yataktan kalkmak, erken kalkmanın sıkıntısı  falan değil, okula gitmek istememek de değil; bizimki kahvaltı sorunu.

Oğlum sabahları kahvaltı yapmak istemiyor.
Zaten normalde sabah uyanır uyanmaz bir şeyler yiyen çocuk değil ve okul zamanı hiç bir şey yemek istemiyor.

Eğer bir bardak süt içirip, bir yumurta yedirebiliyorsam o gün mutlu sayıyorum kendimi.

Ne yapılabilir bunu da bilmiyorum.

Annelik duygusu işte üzülüyorum...

24 Mayıs 2012 Perşembe

KİTAP DAĞI


"Resimli kitap okumak istemiyorum !!!! " İlk okul ikinci sınıfa geçtiğim yaz kendimle ilgili ilk radikal kararımdı bu ve böylece çocukluğumun vazgeçilmez kitabı Ayşegül serileri ile de vedalaşmıştım.

Milliyet Yayınları'nın cep kitapları vardı o zamanlar. " Kediler Kralı",
" Yonca Kız ", " Pal Sokağı Çocukları ", " Fadiş " onlardan aklımda kalanlar şimdi.
***
Dördüncü sınıfa gidiyorum. Şubat tatilindeyiz. Her tatilde olduğu gibi anneannemlerin evine damlamışım. Dışarıda lapa lapa kar yağıyor. Karşımda çatır çatır yanan odun sobası. Sobanın üzerinde kestaneler, battaniye altındayım; elimde " Küçük Kadınlar ". Ne çok etkilenmiştim onların dramından. Jo ve Beth favori karakterlerimdi.

***
Lise ikideyim seksenli yılların başı. Beyaz Dizi modası var. Beyaz Dizi rüzgarına kaptırmışım kendimi. Her hafta yeni bir kitap. Aman Allahım, esas kız hep düzgün fizikli, esas erkek mutlaka kızdan onbeş yaş büyük !!! Çelik grisi gözlü. Genelde nefretle başlıyor duygular, sonra aşka dönüşüyor.
Okulda sevmediğm ders kitaplarının - örneğin kimya dersi- arasına koyuyorum, en arkada oturuyorum ya ohhh, Beyaz Dizi keyfi yapıyorum. Kimya öğretmenimin gözünden kaçar mı uyarıyor beni : "Özlem Özad beyaz kitap okuma !!!. Kim takar kimyacıyı?

***
Lise bitti üniversitedeyim artık. Beyaz Kitap dönemlerim bitmiş. Klasiklere ani bir geçiş yapmışım. Önce bizim yazarlarımız elbette.
" Yorgun Savaşçı " ile başlıyorum, gerisi geliyor zaten. Bir anda Rus Edebiyatı içinde buluyorum kendimi. Dostoyevski, Tolstoy, Turgenyev  okuyorum. Victor Hugo 'nun Sefilleri'ni ikinci ciltten sonra okuyamıyorum. Emile Zola'dan  Meyhane ve Nana'yı okuyorum ve galiba Fransız Edebiyatı sev-e-miyorum. Madam Bovary var elimde, çevirisi çok kötü, oflaya puflaya bitiriyorum; sırf bu nedenle Anna Karenina'yı okuyamıyorum.
***
Bakıyorum yıllar geçmiş, evlenmişim, anne olmuşum. Hamilelik ve çocuk eğitimi ile ilgili  kitaplar okuyorum. Anlıyorum ki, her çocuk ayrı bir kitapmış, yok öyle çocuğunu da kendi tecrübeleriyle büyütmeli bir kadın !!!!!
***
Okuma sevdam bitti mi? Yok mümkün değil, fotoğrafta gördüğünüz bir kitap dağı bekliyor beni bu yaz ne kadar okuyabilirsem tabii ...

Not : Sevgili Asuman Hanım'ın mimiydi bu. Ben de kitap konusunda yazmak isteyen herkese gönderiyorum bu mimi :)

18 Mayıs 2012 Cuma

OYUN BOZAN


Bu gün hava çok güzel olacak diye sevinçle uyandım. Oğlumu okula hazırladım, binbir nazla kahvaltısın yaptırdım. Bu sabah kahvaltısı sorunu ayrı bir yazı konusu!!!

Servise bindirdin oğlumu, gazetelerimi alıp, eve geldim.
Birden bulutlandı gökyüzü, güneş kayboldu.
 Yağmur yağacak sanki, bahar sevinci kursağımda kaldı, oyun bozanlık yaptı hava.

Sonra günlük gazeteleri aldım elime. Yine şehit haberleri, yine yüreği yanan anneler. Gök yüzünün oyun bozanlığını anladım o anda. Halimize gökler ağlıyor artık !!!!

Bir kitap okuyorum. Dersaadet'in hediyesi bana. Okumak istiyordum ne zamandır bulamıyordun. Daha önce Gönülçelen adıyla yayınlanmış ; Çavdar Tarlasında Çocuklar.

Bu aralar dağılan aklıma da ruhuma de iyi geldi bu kitap. 
Bitsin kitap seslerinde tanıtacağım.





11 Mayıs 2012 Cuma

SEVGİ EMEKTİR

Özel günleri sevmiyorum !!!

Doğum günleri hariç ama...

Sevgililer Günü, Anneler Günü, Babalar Günü; ne bileyim sıfatların bir güne sıkıştırılması ters geliyor bana.

Anneme olan sevgimi ne bir beyaz eşya, be bir elbise, be de bir eşarp ölçebilir çünkü.

Babama da öyle.

Sevgilinin değeri de tek taş ya da tek kırmızı gülle ölçülmez ki !!!!

En sevdiğim filmde söylediği gibi - nereden geldi aklıma bu film şimdi? - Sevgi Emektir bence ve değeri hiç bir şeyle ölçülemez.

Bir de annesini, babasını, eşini, sevdiğini, çocuklarını kaybedenlerin bu günlerde yarası daha çok kanıyor gibi geliyor bana.

Nerden geldi aklıma böyle karamsar yazı yazmak?
Yaşlanıyor muyum ne ?

6 Mayıs 2012 Pazar

OĞLUMA/ KIZIMA



Bir arkadaşım vardı. Ne zaman güzel bir yazı ya da şiir okusa;  " Yahu adamlar yazmışlar, yazmışlar bize yazacak bir şey kalmamış " derdi.
Dün tam da böyle bir yazı buldum, paylaşmak istedim; çünkü annemle ve babamla aynı durumları yaşıyorum.
Bir gün ben de onların yerinde olacağım, benim yerimi de oğlum alacak ...
Çünkü hayat sadece bir devinimden ve tersine tekrardan ibaret aslında.
****
" Benim yaşlandığımı düşündüğün gün
Sabırlı ol lütfen ve beni anlamaya çalış…

Ye
mek yerken üstümü kirletirsem… Üzerimi değiştirecek gücüm yoksa.
Lütfen sabırlı ol. Benim sana bir şeyler öğretmek için seninle ilgilendiğim zamanları hatırla...

Seninle konuşurken, sürekli aynı şeyleri 1000 kere tekrarlıyorsam… sözümü kesme beni dinle.

Sen küçükken, uyuyana kadar sana aynı hikayeyi 1000 defa tekrar tekrar okumak zorunda kalıyordum.

Banyo yapmak istemediğimde;

Beni utandırma yada azarlama…

Seni banyoya götürmek için icat ettiğim küçük yöntemlerimi ve oyunlarımı hatırla…

Yeni teknolojiler karşındaki cahilliğimi görürsen… bana zaman tanı ve beni yüzünde alaycı bir gülümsemeyle izleme…

Bazı zamanlarda unutkan olursam yahut konuşmalarımızda ipin ucunu kaçırırsam… Lütfen hatırlamam için gerekli zamanı bana tanı… Eğer hatırlayamazsam, sinirlenme… Çünkü asıl önemli olan benim konuşmam değil, senin yanında olabilmem ve senin beni dinliyor olmandır.

Ben sana bir sürü şeyi nasıl yapacağını gösterdim…

İyi yemek yemeyi, iyi giyinmeyi… Yaşamı göğüslemeyi…

Eğer birşey yemek istemezsem, baskı yapma bana. Ne zaman yemem yada yememem gerektiğini ben gayet iyi bilirim.

Ve yaşlı bacaklarım yürümeme izin vermediğinde...

… Bana elini ver…

Tıpkı, benim sana ilk adımlarını atarken verdiğim gibi.

Ve bir gün artık daha fazla yaşamak istemediğimi söylediğimde ve ölmek istediğimi…

 Kızma… Birgün anlayacaksın…

Yaşımın; zevk alma değil artık idareten yaşama yaşı olduğunu anlamaya çalış,

Bir gün şunu anlayacaksın:

Hatalarıma karşın hep senin için iyi olanı gerçekleştirmeye çabaladım ve senin yolunu hazırlamaya çalıştım.

Senin yanında olduğumda üzgün, kızgın yada güçsüz hissetme kendini.

Benim yanımda olmalısın, beni anlamalısın ve bana yardım etmelisin.

Yürümeme yardımcı ol… ve yolumu sabır ile, sevgi ile bitirmeme....

Benim için yaptıklarını, bir gülümseme ve senin için her zaman taşıdığım çok derin bir sevgi ile geri ödeyebilirim ancak.

Seni çok seviyorum oğlum …
Ve hep seveceğim…
Not: Yazı alıntıdır, kime ait olduğunu bilmiyorum, yazanının yüreğine, emeğine sağlık ... "

4 Mayıs 2012 Cuma

BENİ ANLATIRKEN BULDUM KENDİMİ

Mim  Eren'den . Kendimi anlattığım için sevdim bu  mimi de.
Cavaplarken keyif aldım ve  bu sefer bir kaç arkadaşıma ben de pasladım.

1)      Mesleğin seni mutlu ediyor mu?

Eveeet,  çok seviyorum  hem de, yıllar önce pratikte yaptığım şeyleri öğrencilere teorik olarak anlatmak çok keyifli, bir de öğretme duygusu. İyi ki öğretmen olmuşum …

2)     Dilediğin meslek miydi?
Tabii ki değildi. Hukuk veya edebiyat okumak istiyordum. Her çaresiz Türk Genci gibi ben de bilmediğim bir mesleğin içine daldım. Türkiye’de meslek seçimini görücü usulü evlendirilip kocasını gerdek gecesi gören ve sonradan seven eski zaman kadınlarının durumuna benzetirim çoğu kere …
3 )       Yalnız mı ilişkide yaşamayı mı tercih ediyorsun?
İkisi de dozunda olmalı. Yalnızlığı, kendimle kalmayı da severim ama ara sıra. Sevdiklerim olmadan da yaşayamam mümkün değil .
4) Tatsız durumlardan kaçınmak için yalan söyler misin, dürüst ol?

Beyaz yalanlardan mı  söz ediyoruz?
Ehhh herkes kadar söylemişimdir hayatın bir yerlerinde belki; ama hiç sevmem yalanı, hatta doğrucu davutumdur çoğu kere.
5) Yabancı bir dil konuşuyor musun?
İngilizce ama kendimi kurtaracak kadar, çok mükemmel değil J
 6) Rüyandaki evde oturuyor musun? Taşınmak veye yurt dışına gitmek istiyor musun?
Hayır ne yazık ki .
Şehrin en işlek, en gürültülü caddesinde üstelik karşısında bir de taverna olan bir sokakta oturuyorum. Sessizlik en büyük rüyam ve özlemim. Yurt dışında yaşamayı düşünmedim ama farklı bir şehir olacaksa İstanbul ve İzmir tercihlerimdir.
7) Mobilya değiştirmeyi sever misin?
Bayılırım hatta şu anda bu konuda çalışmalarımız da var, bakalım hayırlısı J
8) Çevreye, hayvan korumaya hiç katkın var mı?
Resmi  olarak yok ama mahalledeki sokak kedilerini besleriz oğlumla. Çöp dönüşümüne de dikkat ediyorum elimden geldiğince.
9) Televizyon ve filmleri sever misin?
Severim ama zaman bulamam …

      10) Bırakmak istemediğin kötü huyların var mı?

       Ben bu soruyu anlamadım, bırakmak istemediğim kötü huylarım ne olabilir ki?
   11) Loto veya benzeri şans oyunu oynar mısın?
    Oynamam pek, şanstan çok emek karşılığı kazanılan para hoşuma gider.
 Doğduğum yıl aileme 600 TL ikramiye çıkmış. O zamandan beri benim de adı şanslıya çıkmış ama amorti bile zor çıkar aldığım biletlere J

Blog Not : İnsan Olmak, Mavi Anne, Lalenin Bahçesi, Leylak Dalı, Alkım, bu mim size gelsin :)