20 Şubat 2014 Perşembe

"SİS" DEYİNCE ...



Öğrenciyim İstanbul'dan  ve ailemden ilk ayrılışım. Aklıma estikçe otobüse atlayıp İstanbul'a gidiyorum. Öyle böyle değil ama; ciddi ciddi Antalya - İstanbul arası günlük sefer yapıyorum !!

Bir de bizimkilere haber vermeme gibi bir huy edinmişim. Sürpriiiz diye karşılarına çıkıyorum, annem sevinçten ağlıyor, babam şaşırıyor, kız kardeşim mutlu oluyor falan filan.

Yine bir kış günü. Ocak sonu olmalı, ya da şubat başı.

 Aklıma esiyor; kimseye haber vermeden İstanbul'a gidiyorum. Otobüs akşam saat dokuzda hareket ediyor. Hava soğuk ...

Afyon'u geçiyoruz, Sandıklı'ya doğru ilerliyoruz. Afyon'da mola vermişiz. Afyon zehir gibi; soğuk  içime işliyor, burnumun ucu buz tutmak üzere;  otobüse zor atıyorum kendimi.

Fakat Sandıklı'dan sonra bizim otobüs bir sisin içine giriyor ki; sormayın gitsin.
Otobüs sisin içinde kayboluyor. İki tane şoför var bir de muavin hepsi çok tedirgin.
Şoför otobüsü mümkün olduğunca ağır kullanıyor.

Koltuğu şoförün arkasından almışım. Aslında en sevmediğim yer ama yapacak bir şey yok.

Yanımda bir kız oturuyor. Kız Bucak'tan sonra uyumaya başlıyor; ben sisin içinde kaybolmuşum. Otobüs sanki hayalet otobüs olmuş. Kızın horul horul uyuması sinirime dokunuyor.

Otobüs yola devam ediyor sis geçmiyor. Afyon'un insanın canını acıtan soğuğuna razı oluyorum.
Aklıma türlü türlü senaryolar geliyor.

Annemlerin yola çıktığımdan haberleri yok. Bir kaza falan olsa, kimse nerede olduğumu bilmiyor.
Al sana sürprizin hası hadi bakalım falan diyorum kendi kendime.

Elime kitap almışım, yandaki kız horul horul uyuduğu için kitap falan da okuyamıyorum.
- Ne güzel eskiden yolculuklarda kitap okurdum, şimdi asla okuyamıyorum . -

Sis Sandıklı'dan Adapazarı'na kadar devam etti. Adapazarı'nı geçtikten sonra dağıldı. Bende korku sabaha kadar dağları bekledi tabii.

Neyse sağ salim İstanbul'a indik. Harem'e vardığımızda otobüsten inince toprağı öpüyordum neredeyse !!!!

İstanbul'da sis falan yoktu çok şükür. Her zaman yaptığımı yaptım. Rıhtım'dan Moda'daki evimize kadar yürüdüm.

Eve geldiğimde bizimkilere sürpriz falan yapamadım; çünkü zaten babam amcamı arayıp benim İstanbul'a gelmekte olduğumu öğrenmiş. Annemle sabaha kadar beni beklemişler. Bu kışta kıyamette
ikide bir gelme be kızım seni çok merak ediyoruz diye laf ettiler bir de...

O zamandan beri; sisli havadan ürkerim. Dilerim ben bu yazıyı yayınlarken İstanbul'daki sis de dağılmış olur...

13 Şubat 2014 Perşembe

BİR LİMONLU KEK HİKAYESİ


Öğrenciyim. Arkadaşlarımla aynı evi paylaşıyoruz ve kendi çapımızda mutluyuz.

Günlerimiz okula gidip gelmekle, ders çalışmakla geçiyor. Arada dersleri kaytarıyor muyuz? Tabii ki evet. Çok da inek öğrenciler değiliz yani.

Tek sıkıntımız ev yemekleri. Annelerimizin yemeklerini, börek, çörek ve keklerini özlüyoruz; fakat içimiz dışımız pide, lahmacun gibi ıvır zıvırla doluyor. Feci şekilde ev yemeklerine hasretiz.

Mutfak kültürü konusunda sıfırın altında bir düzeydeyim; fakat nasıl azimliyim, hevesliyim görseniz çok duygulanırsınız, anlatılır gibi değil !!!!!

 Teflon tavalar yeni çıkmış o zamanlar tava böreği yapmayı falan öğreniyorum. Beceriyorum da. Üzerime bir cesaret geliyor anlatılır gibi değil !!!!

 Bu hızla  kek de yapmak istiyorum. Kek çok severim, halen de severim ne yalan söyleyim. Neyse çok gevezelik yapmayayım.

Pasta tenceresi buluyorum bir yerlerden. Hani şu ortası yuvarlak olanlardan, bir de limonlu kek tarifi öğreniyorum. Yaşasın benden mutlusu yok !!!

 Giriyorum mutfağa. Malzemeleri teker teker koyuyorum.

Önce yumurtaları kırıyorum, akını sarısını ayırıyor ayrı çırpıyorum.
Mikser falan da yok o zamanlar; yumurta çırpıcı var, annem çok kullanırdı. Yan tarafında bir kolu vardı bızzzz bızzzz çırpardık yumurtaları.

Neyse yumurtaları  çırptıktan sonra, süt ve un ekliyorum ...

O da ne? Benim kek hamuru sıvı oldu; krep hamurundan bile daha sıvı !!!!

Neyse demek böyle oluyor deyip; pasta tenceresine döktüm, pişirdim !!!!!

Sonuç rezalet !!!! Sıvı kek pişer mi hem de pasta tenceresinde ?

Kızlar eve geldiler. Halim perişan, nasıl mutsuzum anlatamam.

Neden sonra tarife bakmak aklıma geldi.

Meğer; tarifte yazan 1/ 2 su bardağı sütü, ben yanlış okuyup; 1 1/2 şeklinde koymuşum. Yani yarım bardak süt yerine 1, 5 bardak süt koymuşum. Garibim kek bu yüzden kek olmaktan çıkmış !!!!

Limonlu kek maceram hüsranla sonuçlandıktan sonra sanmayın ki cesaretim kırıldı. İkinci denememde başarılı oldum vallahi.

Geçen gün oğluma fotoğraftaki pastayı yaparken bu anım aklıma geldi.

Aslında benim mutfak maceralarım bitmez. Bir gün de sucuklu yumurta yaparken nasıl yangın çıkarma aşamasına geldiğimi anlatayım ...

Blog Not : Blog yazmayı ve okumayı özlemişim. Yaşanan onca sıkıntıdan ve babam gittikten sonra pek iyi geldi yazmak ve okumak ...