25 Ocak 2018 Perşembe

FİNCAN



Okulu yeni bitirmiş ve hemen kolları sıvayıp iş hayatına atılmışım. 
Annemin sözleri kulağıma küpe olmuş :
- " Aman kızım kimsenin  eline bakma çalış, kendi paranı kazan gelecekte emekli maaşın olsun kendi paranı harca kimseye muhtaç olma . "

İyi ki bu küpeleri kulağımdan çıkartmamışım; canım annem çok haklıymış.
Demek ki onun da vardı bir bildiği ...

İlk işim bir muhasebe bürosu. 

Büro sahibi babamın çok eski bir arkadaşı S. Amca .

Muhasebe mesleğinde eğer işi yeni öğreniyorsan yandın,  işin çok zor.
Neyse elimden gelenin en iyisini yapıyorum bir yandan da  birşeyler öğreniyorum .

Deli gibi çalışıyorum; bankalarda vergi dairesinde  koşturuyorum,  halimden çok memnunum; çünkü ben aslında bir iş koliğim ama yaşım küçük ya henüz farkında değilim.

Bu banka ve vergi dairesine gidiş gelişlerde yolumun üzerinde bir züccaciyeci var ve vitrinini  şirin bir fincan takımı süslüyor. 
Fiyatını bile hatırlıyorum 7.500 TL ve yıl 1987.


Yolumun üzerinde bir iş hanı var. Antalya'nın en eski iş hanlarından biri  ve iş hanında  bir kitapçı var.
Nazik,  efendi bir sahibi ve güzel kitapları olan bir yer burası. Yanlış hatırlamıyorsam emekli öğretmen ve kendini kitaplara adamış.

O zaman Antalya 'da böyle yerler pek yok, hazine bulmuş gibi hissediyorum kendimi;  hemen hemen iki günde bir de bu kitapçıya uğruyorum. 

Tarık Buğra, Ayla Kutlu, Kemal Tahir, Yaşar Kemal,  Dostoyevski romanlarıyla tanışmam bu kitap evi sayesinde oluyor.

Neyse çok uzatmiyim,  ay başı geliyor ve babamın arkadaşı S. Amca beni yanına çağırıyor elinde bir zarf var zarfı bana uzatıyor. 

Bu ne diyorum maaşın kızım güle güle harca diyor haa bir de bana kimlik bilgilerini ver, sigorta girişini yapacağım ve sen yıllar sonra bana dua edeceksin,  sigortada ilk giriş çok önemlidir diyor.

Önümüzdeki aylarda sana yevmiye defteri yazdıracağım hazır ol diye de ekliyor. 

Ben sigortayı falan düşünmüyorum o an.
İlk maaşımı alma sevinci içindeyim hoplaya zıplaya eve dönüyorum dönerken züccaciyecinin önünden geçiyorum ve o çok beğendiğim kahve fincanlarını alıyorum.
Eve geldiğimde elimde fincanları gören annem sert bir eleştiride
bulunuyor e haksız da sayılmaz yani  ," - Kızım ilk maaşınla az bi şey tatlı alınır fincan da ne ? " dedi.

Yok ben çok geveze oldum, devam ediyorum;
gel zaman git zaman fincanlar   kırıldı, evime başka başka fincanlar geldi,  hele evlendiğimde eve gelen kahve fincanı hediyelerinden fincan müzesi yapacak kıvama geldim ama o ilk maaş heyecanı ile aldığım fincanlarımı hiç unutmadım.

Üzerinden yıllar geçmiş.

Mutfak dolabının arkalarında bir yerlere o fincanlardan kalan iki taneyi saklamışım. 

Geçen gün buldum hemen kendime kahve yaptım elmalı kurabiye eşliğinde kahvemi içerken eski bir dosta rastlamış gibi oldum. 

Yıllar geçti,   bir başka şirkette yıllarca çalıştım sonra da bir onaltı yıl kadar  öğretmenlik yaptım, pratikte öğrendiklerimi teoride yıllarca öğrencilerime anlattım.  

Babamın arkadaşı S. Amca 'yı da yıllar sonra erken emekli olunca  anladım .

Şimdi düşünüyorum da otuz yıl ne çabuk geçti .

Şimdi artık ne o züccaciyeci, ne işhanı içindeki o güzel kitapevi var.
S. Amca bile yıllar önce  
gitti bu dünyadan.
Fincanlarım bile kırıla kırıla iki tane kaldı. Bir de cebimde anılarım ...


6 Ocak 2018 Cumartesi

YOLUN YARISINI ONBEŞ GEÇERKEN



Dün güne yazımın başlığındaki bu  cümleyle uyandım.

Çok bilmiş oğlum :  " Yolun yarısını onbeş geçmiş annem ne hissediyorsun ? " diye sordu .

Aslını ararsanız yolun yarısına bile gelmemiş hissediyorum kendimi. 
Ruh yaşlanmaz derler ya ondan olmalı.

Doğum günü pastamdaki mumların sayısı artarken hayat sana teşekkür ederim tüm verdiklerin için. 

İyi ki geçiyorum bu dünyadan.
Hikâyemin başladığı gündür bugün.
Karlı, unutulmaz bir kara kışın yaşandığı   6 ocak1968  günü .

Annem ve  babamın yıllarca her  yıl anlatmaktan bıkmadıkları doğum hikayem...

Ellinci yaşım hoş geldin ...🎀🎁🎂🎆🎆


1 Ocak 2018 Pazartesi

DAHA !!!



Daha çok mutlu olmak ve bunu  için elimden geleni yapmak istiyorum.

Daha  çok gezmek,
Daha çok okumak,
Daha çok örmek,
Daha güzel fotoğraflar çekmek,
Daha sağlıklı olmak,
Daha çok spor yapmak,
Daha çok sevmek; -sevdiklerimi elbette- ...

Çünkü ... dün ve yarın yok aslında...
Bugün var ve yaşamak için beni bekliyor.