17 Ağustos 2009 Pazartesi

SARSILAN HAYATLAR YA DA SİL BAŞTAN

OKUMAKTA OLDUĞUNUZ SATIRLAR KURGU DEĞİL GERÇEKTİR.
untitled
Askerliğini Güney Doğu’da tam da terörün kana doymadığı dönemlerde bir dağ başında yapmaktaydı. Aylarca ailesini “ Bir karakoldayım, şehir merkezindeyim, her şey çok yolunda gidiyor, merak etmeyin “ diyerek oyalamıştı. Aslında dağın başında, terörün komşuluğunu yapıyordu.

O askerliğini bitirdi de dönüyor diye evdekilerin hali ise coşku doluydu..

Annesi, babası, kardeşi, anneanne, dede, teyzeler, enişteler, kuzenler, arkadaşlar, hatta komşular O’nun dönüşü için tatlı bir telaş içindeydiler.

Evine döndüğünde sevinçten konuşamıyordu.

O gece aile fertleri yemekte bir araya geldiler.
Hepsinin gözünde mutluluk vardı.
Yemekler yenildi sohbete devam edildi.
Gece yarısı herkes evine dağıldı.

Ailesiyle biraz daha oturdu ve 02.00 gibi yattı.

Sevinçten uyku girmiyordu gözüne, tekrar kalktı, salona geçti, gözlerini kapadı, uyumaya çalıştı,

O arada uyudu mu? Hatırlamıyordu.

Yarım saat sonra garip bir uğultu duydu.

Yerin altından gelen uğultu, beraberinde sarsıntıyı da getirmişti.

Neler olduğunu anlayamadı, “ Askerliğim bitmedi galiba, yine patlama oldu bir yerlerde” diye düşündü.

Ne yapacağını bilemedi, nasıl olduysa pencerenin önünde buldu kendini, pencerenin camı kırılmıştı, birkaç saniye içinde karşılarındaki apartmanın yerle bir olduğunu gördü.

Gözlerine inanamıyordu. Bu nasıl bir felaketti böyle?

Sonrasında, ailesiyle birlikte ne ara evden çıkmayı başardıklarını hiç hatırlamadı.
Sadece hatırladığı apartmanlarının merdivenlerinden inerken, arkalarından merdivenlerin bile yıkıldığı idi.

. . .

Deprem olmuştu, hem de çok şiddetli.
Anne babası ve kardeşi ile kurtulmuşlardı.
Peki ya diğer yakınları?
Uzun süredir görmediği arkadaşları, mahalledeki komşuları?

Bilmiyordu !!!

Şaşkındı, şoktaydı yürümeye başladı, sahile indi.

Deniz kıyısında oturdukları beldeyle özdeşleşmiş gazinoların ve denize sıfır olan o güzel otelin yerinde olmadığını gördü.

Bağırmak, çığlık atmak istedi yapamadı. Bu kez yaşadığı şok nedeniyle sesi çıkmıyordu.

Her yer, yıkılan evler ve insan çığlıklarıyla doluydu.

Çaresiz sokaklarda yürümeye başladı, gözlerinden akan yaşlara engel olamıyordu.
Askerliği sırasında göz pınarlarında biriktirdikleriyle, şimdi yaşamakta olduğu acının gözyaşları birbirine karışmıştı.

Gücünü yitirmemeye çalıştı.

O gece, aile yemeğinde beraber olduğu akrabalarını da , çocukluk arkadaşlarını da, komşularını da enkazın altından çıkartırken, gücünü hiç yitirmedi.

O andan itibaren gidenlerin ardından çaresiz bakan, geride kalanlardan biri oldu.

Yıllar sonra, belleği O’na o günleri hatırlattığında, bu gücü nereden bulduğunu da hiç bilemedi.

Tutunmalıydı bir yerlerden hayata, tutundu da. Zaman her şeye sil baştan, yeni bir sayfa açma zamanıydı.

Hayat acımasızdı ve insanları bir yaprak gibi savursa da her şeye rağmen devam ediyordu.


“ 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi İle
Aramızdan Ayrılanların Anısına Saygıyla ,,

9 yorum:

Belgin dedi ki...

Özlemcim, Allahim rahmet eylesin, mekanlari cennet olsun. Rabbim kimseye bir daha böyle aci yasatmasin..

Sevgilerimle

sufi dedi ki...

Bir an önce vardılar, bir an sonra yokoldular ya da mekan değiştirdiler.Her anın değerini vererek yaşanılması gerekliliğini ne güzel anlatıyor bu tür yaşanılmışlıklar.Oysa gelecek için ne planlar yapıyoruz.Tüm 17 ağustosta ve bu gibi afetlerde yakınlarını uğurlamış olanlara ve gidenlere selam olsun.Sevgilerimle.

Özlem dedi ki...

Ne kadar haklısın, yaşanan her anın değerini bilmek gerek.
Sevgilerimle...

Özlem dedi ki...

Kesinlikle Belgin'ciğim, çünkü dayanma gücü diye bir şey kalmıyor insanda.
Sevgiler benden canım.

H.Hüseyin Dulun dedi ki...

Ülkemizin yaşadığı en büyük trajedilerden birisi 17 Ağustos 1999 depremi. Felaketin 10. yılında yaşamlarını yitiren yurttaşlarımı rahmetle anarken, sağ kalan yakınlarına metanet dilerim.

Melis dedi ki...

Ben bebekmişim teyze o zamanlar, şimdi düşünüyorum da iyi ki bebekmişim iyi ki hatırlamıyorum o acı dolu zamanları...

Özlem dedi ki...

Hiç birimiz unutmadık canım.
Unutmak da mümkün değil zaten.

ÖZLEM dedi ki...

Bu deprem anını adapazarında annemin teyze kızı yaşadı ve dayımlar koca alide aynı şeyleri hissettiler.
Depremden 2 yıl sonra oraya gittiğimizde hala aynı manzaralar gözünüzün önündeydi.
Şimdi 10 yıl geçti ama hala o gün ki gibi hatırlayan bir çok insan var...

Çiler dedi ki...

Yazını okurken sanki o günü tekrar yaşamış gibi oldum Özlem abla,her ne kadar Antalyada yaşasakta biz o felaketten uzak olsakta acılarını hepimiz beraber yaşadık ülke olarak umarım bi daha böyle bir acıyı yaşamak zorunda kalmayız hiç birimiz.Yakınlarını kaybedenlere 10 yıl geçmiş olsa bile sabır diliyorum.