16 Eylül 2009 Çarşamba

YAZIK' TAN BAŞKA !!!!

rain__by_bartoz Okumakta olduğunuz yazıyı yayına verip vermemekte çok tereddüt ettim, İstanbul sele teslim olmuşken, Antalya dışında olduğumdan, yazmakta geç kaldığımı düşündüm. Televizyonda hâlâ bu konuyla ilgili haberleri görünce dayanamadım.
İşte altı yıl öncesinden gelen bir başka yağmur felaketi yazısı, bakalım neler değişmiş bu ülkede altı yılın içinde?

Kime kızmak lazım şimdi. Yağmura mı, insana mı?

Kimi suçlamak lazım?

Boğucu sıcakların ardından gelen, gelirken de beraberinde o şiddetli yağmurlarını da getiren sonbaharı mı, yoksa ısrarla, inatla yaşadığı o büyük Marmara Depremi'nden bile ders almayarak, can güvenliğini hiçe sayarak bina inşa edenleri mi?

Kimin için üzülmek lazım? Her şeyin görmezden gelindiği bir ülkede yaşayan, başına gelenlere üç gün ağlayıp dördüncü gün susan insanların geleceğine mi, yoksa üç yaşında yaşama hakkının Antalya'da bir alışveriş merkezinin çatısının çökmesiyle elinden alındığı sarı saçlı Merve'ye mi?

Ne hortum, ne tayfun ne boraydı iki gün önce Antalya'da yaşanan, sadece Antalya'nın sonbahar ve kış aylarında sıklıkla yaşadığı, Antalya'lıların da alışkın olduğu fırtınalarından biriydi ve koskoca bir alışveriş merkezinin çatısının çökmesine, orada ailesiyle alışveriş yapan olan bitenden habersiz masum bir kız çocuğunun hayatını kaybetmesine neden oldu.

Biz ne yaptık?

Tüm televizyon kanallarının haberlerinde izledik, gazetelerde okuduk, üç yaşındaki Merve'ye ağladık, yağmura mı, fırtınaya mı, binayı inşa edenlere mi kime kızacağımızı bilemedik, aklımız karıştı, yüreğimiz burkuldu ve ''yine'' sustuk. Ya konuşmayı beceremediğimizden ya da konuştuğumuz her şey suç sayılabileceği için sustuk. Susmanın çözüm olmadığını bilerek. Üstelik o alışveriş merkezinde çocuklarımızla bizim de olabileceğimizi var sayarak.

Milletçe el ele tutuşma zamanıdır şimdi. Yattığımız uykudan uyanmamız gerek. Silkinip kendimize gelmemiz gerek.

Bir alışveriş merkezinde bile can güvenliğimiz yoksa eğer; duyarsız kalmadan uzun uzun düşünmemiz ve çözüm üretmemiz gerek, bizi susturmak isteyenlere inat gerekirse sesimiz kısılana kadar bağırmamız gerek.

Başka Merve 'lerin, annelerin, babaların yüreği yanmadan.



*****

Altı yıl önce yeni anne olduğumda çok etkilemişti beni şimdi aramızda olamayan Merve’nin başına gelenler.

İşte tam da bu yüzden altı yıl sonra İstanbul’da yaşananları tarifsiz bir kederle izliyorum.

Demek yıllardır değişen hiç bir şey yok bu ülkede, demek kimse el ele tutuşmayı ve sesini duyurmayı becerememiş, hatta birinin yere düşmesini fırsat bilecek hallere düşmüş, yağma insanların yaşam biçimi olmuş.

Elimde avucumda hiçbir şey kalmasa da, yüreğimin ceplerinde insanlığım vardır benim, ne kadar tüketsem de bitiremediğim.

Bu yüzden şaşkınım olup bitenlere.

Ne sorabilirim kendime bu durumda?

Diyelim ki soracak soru buldum, yanıtım ne olabilir yaşadıklarımıza?

Kocaman bir YAZIK’ tan başka !!!!!!

9 yorum:

Muhabbet Çiçeği dedi ki...

Canım çok üzüldüm, ağladım,kızdım. Ne düşüneceğimi bilmiyorum. Kime kızılması gerektiği belli aslında. Ama ne diyelimki. O kadar insana, mala, yazık oldu :(

beenmaya dedi ki...

unutmuyoruz da aslında unutmuş gibi yapıyoruz. ateş düştüğü yeri yakar ya hani bize dokunmadıkca, kendi canımız yanmadıkça birkaç günlük ah vahlardan sonra geçip gidiyoruz ne yazık ki...

Nurşen dedi ki...

6 yıl sonra da birşey değişeceğini sanmıyorum be Özlemciğim:(

Belgin dedi ki...

Özlemcim, ne yazik ki bir sey degismiyor, bizler böyle sustukcada bir seylerin degisecegi yok. Bizler herseyi baskalarindan beklemeyi adet edinmisiz kendimize, hani derler ya "Armut pis, agzima düs!", iste bizler elimizi kirletmemeyi, rahatimizi bozmamayi yegledikce hicbir sey degismeyecek. Yanan yandigiyla, ölen öldügüyle kalacak, taaa ki bir gün böyle bir olay kendi basimiza gelene dek.... O zamanda sucu yine kendimizde degil, hep baskalarinda arayacagiz.. Uzun lafin kisasi ben umudumu yitirdim...
Sevgilerimle

nur dedi ki...

Unutmadık Özlem'cim Unutmadım.
Ne Merve'yi ne de İst.Büyük alışveriş Merkezi Cevahir'deki yürüyen merdivenlerden, korkuluk kopması sonucu düşüp ölen 3 yaşındaki bebeği.
Biz eleleyiz hep elele ama!!!
felaketleri çoğaltmak adına elelelik bu. Öyle bir milletiz işte.
Vurdum duymaz kel ayvaz...

Gülen Tezer Üstün dedi ki...

Canım; kendimiz çalıyor kendimiz söylüyoruz. Yazıktan başka da nakaratı yok şarkımızın :( Yılanlar ne zaman uyanacak? Çatlak bir sesi daha susturmuşlar; bir blogger arkadaşımızın bloğu mahkeme kararıyla kapatılmış, bunu duymuş muydunuz? :(

Özlem dedi ki...

Gülen'cim kim bu arkadaş ?
İlk kez senden duyuyorum, çok şaşırdım.
Neler oluyor bilmiyorum gerçekten.

Özlem dedi ki...

Doğru söze ne denir Nurşen'ciğim?
Haklısın çok.

Özlem dedi ki...

Benim en korktuğum şey umudun yitirilmesi işte Belgin'ciğim, çünkü umut nefes aldırır bize günlük yaşamın içinde.