14 Kasım 2008 Cuma

2035

Genç adam baş ucunda kitap okurken uyuya kalan kızının üzerini örttü.
Yanındaki lambayı söndürüp, gece lambasını yaktı.
Kızının yanağına sevgi dolu bir öpücük kondurup, kulağına “Seni seviyorum kızım” diye fısıldadı.

Küçük kız çoktan uykuya dalmıştı.

Evlerinin salonuna geçti, televizyon izleyen eşi - “ Uyudu mu sonunda?” diye sordu.
-“ Evet” diye yanıtladı adam eşini.
-“ Aynı masalı 4 kez okuduktan sonra uyudu kızım” dedi.
-“ Yaa, bıkmıyorlar defalarca aynı masalı dinlemekten değil mi?” diye soran eşine, genç adam - “O da bir şey mi ben anneme 7- 8 kez falan okuturdum aynı masalı, O da sabırla okurdu “ dedi, yüzüne yayılan huzurlu bir tebessümle.

Birer kahve yaptılar kendilerine ve eskilerden konuşmaya başladılar.
-“ Benim annem tuhaf bir kadındı” dedi genç adam.
-“ Nasıl tuhaftı” diye sordu karısı.
-“ Tuhaftı işte. Mesela bana hamileyken 3. aydan itibaren klasik müzik dinlemeye başlamış.
6. ayın sonunda, dinlediğim müziğe tepki verip hareket ettiğimi söylerdi.
Doğum yapıp eve taburcu olduğumuzda da, herkes hayırlı olsun ziyaretleri yaparken o kaşla göz arasında 3 günlük bebeğe yine klasik müzik dinletmiş ve ben ellerimi hareket ettirmişim müziğin sesini duyunca. Bunu gören annem durur mu? Ben her uykuya yatışımda bana klasik müzik dinletmiş taaa ki ben 2 yaşıma basana kadar.”

-“ Ne güzel işte diye yanıtladı” genç kadın eşini. Hassas bir kulağın, güzel bir sesin olmasını annene borçlusun o zaman. Üstelik bırakmasaydın piyano çalmayı belki de şimdi iyi bir piyanist olmuştun”.

- “ Hayvan sevgimi de O’na borçluyum. Balıktan tut da kedi, köpek, ne varsa besledik biz annemle. Üstelik yıllar sonra bana ne itiraf etti biliyor musun?
Meğer annemde tüylü hayvanlara karşı bir korku varmış. Bunu bana hiç belli etmedi. “Sana hayvan sevgisi aşılarken bu korkumu yendim” demişti.

- “ Bizim annemle sinema ve tiyatro günlerimiz olurdu. İlk tiyatroma 2,5 yaşımda götürmüş beni. Bir çocuk oyunuymuş. Büyük insan gibi izlediğimi söylerdi. Sinemaya biraz geç başlattığından yakınırdı. 3,5 yaşımda gitmişim ilk kez sinemaya. Hayal meyal hatırlıyorum, şarkı söylemenin geçerli olduğu buzlar diyarında, sesi çirkin ama dans edebilen bir penguenin hikayesiydi O günden sonra penguen ve penguenli oyuncaklar hiç elimden düşmemişti.
Anneannem, babaannem, hatta babam bile benim sinema ve tiyatro için küçük yaşta olduğumu, hiçbir şey anlamayacağımı söylerlermiş. Eve geldiğimizde ben filmi ya da oyunu başından sonuna kadar anlatınca annem doğru bir şeyler yaptığını anlamış ve hiç vazgeçmemiş beni tiyatro ve sinemaya götürmekten.”

“ Senin sinema, tiyatro ve müzik tutkunu şimdi daha iyi anlıyorum” diye yanıtladı kadın eşini.

- “ Ya yemek fasılları?”diye devam etti adam.

- “Çok yemek seçerdim çok”. Zavallı kadın çareyi yemeklerin sunumunu ve adını değiştirmekte bulmuştu.” Makarna saçlı kız”, “ Köfte Suratlı Çocuk”, “ Kurabiye adam” gibi yemeklerimiz vardı. Değişik gelirdi, hem gözüme hem kulağıma ve o zaman yerdim sesimi çıkartmadan.”

- “ Bir de hep neşeliydi benim annem. Üzülse de belli etmek istemezdi. Günlük hayatı oyuna dönüştürmekte O’nun üzerine insan tanımam.”
Her gece mutlaka iyi geceler öpücüğümüz olurdu ve bana uykuya daldığımda “ Seni seviyorum” oğlum derdi. Hiç bıkmadan.

* * * * *

Özledim O’nu dedi genç adam. Hem O’nu hem çocukluğumu.
Bir telefon açsam da sesini duysam diyerek saatine baktı Saat :00.00’dı.
Çoktan uyumuştur şimdi.

Türkiye bizden 2 saat ileri, sabah ararım diye düşündü.
. . .

O sırada, kilometrelerce ötede, gözleri uyku tutmayan yaşlı bir kadının burnuna, nereden geldiyse yeni doğmuş bebek kokusu geldi.

Yatağından yavaşça doğruldu, salona geçti.

Işığı yaktı .

Albümlerin olduğu çekmeceyi açtı.

Hem oğlunun, hem de bebekken gördüğü ama bir süredir görmediği torununun resimlerine, gözlerinde yağmaya hazır bir bulut ve özlemle bakmaya başladı.

* * * * *

YIL : 2035

GENÇ ADAM:. O yıllarda 30’lu yaşlarını sürmekte olan oğlum

GENÇ KADIN: Şu anda tanımamız imkansız, şimdi belki aynı yaştalar, belki doğmadı , belki bebek bilemeyiz.

KÜÇÜK KIZ : Gelecekte olmasını arzu ettiğim kız torunum.

YAŞLI KADIN: Oğlunun doğumundan itibaren O’na mutlu bir çocukluk yaşatma gayreti içinde olan, ne kadar başarabildiğini henüz bilmeyen ancak çabalarından asla vaz geçmeyecek olan, ben.

3 yorum:

Nily dedi ki...

hayal etmek ve gerçekleşmesi için çaba sarfetmek.. sen bence yolu yarılamışsın Özlem ...BR/BR/yıl 2035BR/BR/uzun zamandır yazmadığını fark eden yaşlı kadın, fotoğraflara bakmaya ara verir ve bilgisayarını açar. yüreğinde özlem, gözönünde oğlunu aile fotoğrafı vardır. itinayla yerleştirir bloguna. BR/BR/"ben size dememiş miydim?BR/canım oğlum, güzeller güzeli gelinim ve babaannesinin prensesi dünyalar tatlısı torunum.."BR/BR/diye not düşer fotoğrafın altına. eskisi gibi uzun uzun yazıp anlatmaya gücü yoktur artık. ama o bilir, okuyan dostlarının onu anladığını ve bu hayali gerçekleşirken onunla birlikteBR/mutlu olduklarını...BR/BR/bu da benden olsun, her şey gönlünce olsun:))

özlem dedi ki...

Nily'ciğim,BR/Şahane bir final yazısı olmuş.BR/Gerçekten aklına, yüreğine sağlık.BR/İznin olursa, senin de ismini vererek bu finali kullanmak isterim blogumun sonunda.BR/Her şey gönlümüzce olsun.BR/Çok çok sevgilerimle...

Nily dedi ki...

canım izin ne demek, o zaten senin için.. onur duyarım :)