16 Ocak 2012 Pazartesi

İLK KOMŞULARIM

Her şey bir tülün arkasında saklı şimdi.
Bildiğimiz, pencerelerimize astığımız bembeyaz bir tül.

. . .
Onları tanıdığımda 3- 4 yaşlarımdaydım.
Moda’da ilk oturduğumuz Akasya Apartmanı’nda komşularımızdı onlar bizim.
Beş katlı apartmanın en üst katında otururduk, hemen bir alt katımızda da Onlar.
İkisi de uzun sayılabilecek bir yaşamı birlikte paylaşmışlar ve evliliklerinin üzerinden hatırı sayılır yıllar geçmişti.

Hiç çocukları olmamıştı . En büyük özlemleri buydu.
Şimdi, yaşlandıklarında,  çocuk özlemine hiç sahip olamayacaklarını bildikleri torun özlemi eklenmişti.

Yine de birbirlerine yetmeye çalışıyorlardı karı koca.

Zaman zaman annemden izin isteyip beni yanlarına alıyorlardı, ya da ben “ Aşağıdaki babaanne ve büyük babaya gidebilir miyim anne?” diyerek izin alıyordum annemden.

- Ben doğmadan uzun yıllar önce vefat ettiklerinden, hiç tanıyamadığım babaannem ve büyük babamın yerine koymuştum onları .
Evlerine gittiğimde, çocuk akımla ilk dikkatimi çeken, eski eşyalar ve temizlik kokusu olurdu. Bir de duvarda asılı duran, o zamanki gözlerime çok büyük gelen kocaman bir ut.
Büyük bir kitaplıkları vardı ve içinde ciltli kitaplar. - “ Bunları istiyorum” dediğimde, “ Okula git, biraz büyü, okuma yazma öğren o zaman” derdi, büyükbaba yerine koyduğum yaşlı amca.
“ Babaanne” ise, reçelli ekmekler ve taze sıkılmış portakal suyu getirirdi her seferinde.

Sonrasında annemle şu konuşmalarına tanık olurdum:
Aaa , içti mi portakal suyunu, bak ben evde içiremiyorum” .
“ Evet evet içti valla. Reçelli ekmek verdim, iki dilim de ondan yedi.”


Nasıl yemezdim o reçelli ekmekleri, baharda çilek reçeli, kışın ayva reçeli, kokusuna, tadına doyamadığım çeşit çeşit ev yapımı reçeller.
Bu yüzdendir, şimdi bile ev yapımı reçelleri, hazır reçellere tercih etmem.

Babam özellikle cumartesi günleri tatil olduğundan, beni alır Moda’daki çocuk parkına götürürdü, evden çıkınca o iki ihtiyar balkondan ya da pencereden bakar, bana sevgiyle el sallar - “Çabuk gel ama, geç kalma” derlerdi.

İkisinin, çoğu kere de “Büyük Baba” nın yaptıkları şey, sokak dondurmacısından bana dondurma almaktı.
Dondurmacının sesini duyduklarında, özellikle “ büyükbaba” üşenmeden aşağıya iner, dondurma alırdı.
Kendilerine ama mutlaka bana.

Bu yaşlı ve kimsesi olmayan komşularımla ilişkimiz biz o apartmandan taşınana kadar devam etti.

Yeni evimiz, yeni başlangıçlarımıza sahne olmuştu. Benim için en önemli başlangıç, hayatımı bundan sonra kardeşimle paylaşacak olmamdı.

Yeni eve taşınırken annem ve babam sevinç içindeydiler.

Ben, içten içe üzülüyordum o güzel yürekli insanlardan ayrılmaktan.
Eşyalarımız apartmanın önündeki kamyona yüklendiğinde, vedalaşmak için annemle evlerine gittiğimizde, ikisi de göz yaşları içinde sarıldılar bana.
- “Bizi unutma olur mu?” dediler.
- “ Tamam unutmam” dedim.

Unutmadım da.

Zaman zaman annem ya da babamın eşliğinde ziyaret ettim onları.
İlk okula başlarken, bu kez okul kıyafetlerimle gittim evlerine, ellerini öptüm ikisinin.
Saçlarımı okşadılar, gözleri dolu dolu.
Yalnız, bu sefer yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. “ Babaanne “ hastaydı.

Kısa bir süre sonra da öldüğünü öğrendim. Eski komşularımızla annem konuşurlarken duydum, benden sakladılar üzülmeyeyim diye. Oysa sakladıklarını sandılar sadece.
Kısa bir süre sonra “ büyükbaba” nın da ölüm haberi geldi. Dayanamamıştı hayat arkadaşının gidişine.

Kimseleri olmadığından, konu komşu cenazeyi kaldırmış, evlerine de öylece kilit vurmuşlardı.

Yeni taşındığımız ev, eski evimize çok yakın olmasına rağmen, uzun bir süre o sokaktan geçemedim.

İkisinin de ölümü üzerinden neredeyse beş yıl geçmişti, ilk okulu bitirmek üzereydim.

Evlerinin ne olduğunu merak ediyordum.

Onca yıldan sonra, kalbim o sokaktan geçmek istemese de, meraklı ayaklarım beni götürüverdi sokağa, meraklı gözlerim ise hemen onların oturduğu apartman katına takıldı.
Ev öylece duruyordu.

“ Babaanne” nin reçel ve temizlik kokan evi, o zamandan bu zamana kapalıydı.

Sakız gibi temiz olan tüller koyu gri bir renk almış, yavaş yavaş siyaha dönmeye başlamıştı.

Kitaplar, ut, eşyalar kimbilir ne hale gelmişti?
Gözümde yaşlarla uzaklaştım oradan.
Bir daha da o eve ne olduğunu, ne merak ettim, ne de kimseye sordum.

Bilmek istemedim.
Benim anılarımdaki haliyle kalması sanki daha iyi olacaktı.

Üzerinden otuz yıldan fazla zaman geçti ve ben çocukluğumun ilk komşularını hiç unutamadım.

Not: İstanbul'a gelişlerimden birinde bu  fotoğrafı çektim, Akasya Apartmanı yerinde duruyor hâlâ, ilk komşularımın evinde başkaları oturuyor ...

23 yorum:

Aynur (Küçük Hala) dedi ki...

gözlerim doldu, içimden birşeyler aktı gitti sanki :(
Allah (c.c) rahmet eylesin...

nilgün dedi ki...

eskilere dönmek hiç kan bağı olmadığı halde hatırlanabilmek herkese nasip olmaz herhalde o yaşlı teyze ve amca çok şanslı insanlar yaptıkları güzel davranışların karşılığı yıllar sonra hayırla yad edilmelerine sebep olmuş ne mutlu onlara

Yeraz dedi ki...

Duygulandırsa da insanın böyle anıları olması ne güzel...

www.macerakitabim.com dedi ki...

Üstünden bu kadar zaman geçmesine rağmen, onları böyle güzel duygularla anman ne hoş:) Mekanları cennet olsun.
Sevgiler

nil dedi ki...

Özlem, ben de böyleyim hiç unutmuyorum...hatta bizi unutma demelerine bile gerek yok hayatıma bir ekz değmiş insanların. eski komşulukların yeri ayrı, annemiz evde olmadığında bizi anne sıcaklığında bakıp doyuran insanlardı. ya şimdi...

GÖNÜL dedi ki...

okurken gözlerim doldu çocukluğumuzdaki bizi mutlu eden bazı ufacık ama gölümüze yer etmiş detaylar ne kadar da yerleşir belleğimize unutmak mümkünmü ne güzel özlemciğim moda da bir başka güzeldir o tatlı teyze ve amcaya allah rahmet eylesin anıların da taptaze izler bırakabilmişler sevgiler

beenmaya dedi ki...

ne zaman moda'ya gitsem -ki pazar günü oradaydım- sen geliyorsun aklıma biliyor musun?

Afet Ergü Şaşmaz dedi ki...

Özlem hanımcım selmlar, geç yazdıyorum kusurbakma ama çok hastaydım, bir kaç gün evde net yoktu, hediyeni geçen hafta aldım, çok memnun oldum bayıldım hepsine diyebilirim, en kısa zamanda paylaşıcam, bende beklerm sayfama, kiitabı hemen okumaya başlıycam, sevgiler selamlar...

banu ( çifte kavrulmuş hayat) dedi ki...

İyi olmak,iyi yaşamak ve böylesine iyi anılmak...Ne güzel bir anı ve sen yine ne güzel anlatmışsın Özlemcim su gibi...
Nur içinde uyusunlar...

MAVİANNE dedi ki...

ne kadar zaman geçse de üstünden anılar silinmiyor gerçekten de

Oglak Kizlari dedi ki...

Benim de gözlerim doldu.
Allah bin kere rahmet eylesin.

Hüzünlü anne Çiğdem

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Aynur : Sağol canım :)

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Nilgün : Eskiler çok etkiler beni Nilgün'cüm, vafa katsayım yüksek her halde, çok şeker insanlardı ama, mutluydum onların yanında :)

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Yeraz : Bence de Yeraz'cım :))

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Özlem Öztürk : Sağol canım benim :)

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Nil : Unutamıyorum ki Nil'cim, Nilgün'e de yazdım ya, vefa katsayım yüksek herhalde :)

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Gönül : Sağol Gönül'üm çok teşekkürler ...

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Beenmaya : Gerçekten mi? Moda çok özeldir benim için ...

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Hobibox: Canım, çok geçmiş olsun, hiç önemli değil, iyileş olur mu bir an önce ...

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Banu : sağol canım, çok teşekkür ederim :)

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Mavi Anne : Geçmiş unutulmuoyr özellikle çocukluk anıları Mavi Anne'cim ...

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Oğlak Kızları : sağol Çiğdem'cim ama hüzün yokk :)))

buzlubadem dedi ki...

Çok hüzünlü, fotoğraf bile hüzünlü gelmişti, hem de yazıyı okumadan önce... Allah rahmet eylesin.