3 Nisan 2009 Cuma

RÜZGARIN SÖYLEDİKLERİ

668fae6a4b0e586a210bfd9aad834f50

 

Nereden geldiğini bilemediği, hüzünlü bir Türk Sanat Müziği şarkısı uykusunu böldü.

Rüya mı görmüştü yoksa, şarkı bir yerlerde mi çalıyordu?

Bilemedi.

Saatine baktı.
Saatler gece yarısının çoktan geride kaldığını söylüyordu.
 
Ter içinde kalmıştı. Yaz aylarının bunaltıcı  sıcakları başlamıştı.

Terleme nedeni, sıcağın etkisinden miydi, şarkının hatırlattıklarından mıydı  uyku mahmurluğuyla anlayamadı.

 Yatağından kalktı,  üşenmedi ılık bir  duş aldı.

Balkona çıktı. Sigara yaktı, oysa istikrarlı bir şekilde iki aydır sigara içmiyordu . Sonra O’nu düşündü eski sevgilisini ve  onun ceylan gözü iriliğindeki  bal rengi gözlerini.

 “Korkağın biriyim ben” dedi kendi kendine, “abartısız korkak”.
“Nasıl savrulduk böyle, nasıl kaçırdık elimizden o güzel aşkı?”
diye  kendi kendine söylendi.

Bunları düşünmek için mi o şarkı takılmıştı  yıllar sonra gecenin bir vakti  kulağına?

En son buluştukları o günü hatırladı;  Okul bitmek üzereydi, kendi de dahil, tüm arkadaşlarının yüzüne gelecek kaygısı oturmuştu. Kimse okul bittikten sonra ne yapacağını  bilmiyordu. O çok sıkılıyordu  gelecek planlarından ve bununla ilgli konuşmalardan.

Çoğu zaman :  -"Gelecek geldiğinde ne yapacağımıza karar veririz" der konuyu kapatırdı.

O gün birlikte yemek yediler.  Sonra laf dönüp dolaşıp yine  gelecek planlarına geldi.

- “Okul bitti ama önce lisans üstü eğitimi tamamlamak istiyorum, hemen evlenmeyelim istersen nişanlanırız  biraz daha bekleriz” dedi sevgilisi .

" Evlilik", "nişan"  kelimelerini duyunca keyfi kaçtı,  yirmili yaşlarının başlarındaydılar ikisi de, çok erken değil miydi bunları konuşmak için?

Düşündüklerinin etkisiyle birden kendine engel olamayarak;  - " Korkuyorum evlenmekten, hazır da değilim zaten, ayrılalım o zaman” dedi sevgilisinin yüzüne.

O anda ve sonrasında, düşüncelerini hiç bilemedi sevgilisinin.


Genç kız göz pınarlarından akmasına engel olduğu yaşlarla dudaklarını kemirerek kalkmıştı masadan.

Hiçbir öfke belirtisi göstermeden, bağırıp çağırmadan. . .  Sessizce.


Hayatından çıkışı da aynı sessizlikte olmuştu. Birkaç gün içinde cep telefon numarasını değiştirmişti genç kız.  Hatta MSN adresini bile kapatmıştı.


Terk eden, terk edilendir  denir ya, aslında çoktan pişman olmuştu söylediklerine.
Ortak arkadaşlarını aradı bir süre sonra, meraktan deliye döndü, onlardan bile hiçbir  haber alamıyordu.


Kızın çektiği acıyı, O’nu unutmak için bir süreliğine farklı bir şehre taşınıp, çok istediği lisans üstü eğitimini de o şehrin üniversitelerinden birinde yaptığını, her şeye sil baştan başladığını nereden bilecekti?

Korku, öfke, gurur, inat birleşmiş,  rüzgar olup,  ezip geçmişti 3 yıllık ilişkilerini.

Böylelikle ayrılığın  üzerinden uzun yıllar  geçti.

Bu arada bir çok ilişkiye yelken açtı. Yürümedi hiç biri. İçlerinde aşık olabilecekleri bile vardı üstelik. O ise unutamamıştı “ Evliliğe hazır değilim, ayrılalım” dediği bal gözlü sevgiliyi.

O’nun  tanımlayamadığı farklı bir duruşu vardı.

Adını koyamadığı, belki de o zamanlar anlayamadığı bir duruştu bu.

Anlayabilmesi için başkalarının mı girmesi gerekecekti hayatına?

Bunun adı aşktı ve kendi korkularına yenilmişti aşkı, hem de O fark etmeden.

. . . . . . .

Şimdi birkaç gündür heyecan içindeydi.
Yıllar sonra tesadüfen izini bulmuştu  eski sevgilinin.
Eğitimini tamamladıktan sonra, yaşadığı şehre geri dönmüştü.

Bir finans kuruluşunda oldukça güzel bir işi vardı.
Üstelik evlenmediğini de fısıldamıştı güvenilir arkadaşları kulağına usulca.
Evli değildi ama hayatında biri var mıydı acaba?
“Bunları düşünmeyeyim şimdi” dedi.
Kıpır kıpırdı yüreği.
Sabah olmak üzereydi.

Erkenden  eski sevgilisinin iş yerine gidecekti.
Kırmızı güllerden kocaman bir çiçek yaptıracak ve herkesin önünde “ Unutamadım seni, seni seviyorum, benimle evlenir misin?” diyecekti.
Bu sefer utanmadan, sıkılmadan, korkmadan.

Heyecanlandı… 

 Yarın, yeni ve önemli bir gün olacaktı.

Gözlerini yumdu, uyku ile uyanıklık arasında bir yerlerdeyken o hüzünlü şarkı tekrar geldi kulağına bu sefer açmadı gözlerini, şarkı devam ediyordu aynı hüzünle:

* “ Rüzgar söylüyor şimdi o yerlerde bizim eski şarkımızı,
   Vazgeç söyleme artık, hatırlatma mazide kalan aşkımızı . . . “


Neden aynı şarkı diye düşünmekten kendini alamadı.
Bir işaret miydi yoksa bu?
İstemeyecek miydi eski sevgili O’nu, gerçekten aşkları mazi de mi kalmıştı?

Cevabını şimdiden bilemezdi?

Hiçbir şey yaşamadan öğrenilmezdi?

 * * * * *

 

Not: Bu öykünün, kahramanları şu anda evlililer, birbirinden güzel iki de kızları var. Birbirlerine sımsıkı sarılmışlar ilişkilerini hiç bir şeyin yıpratmasına izin vermiyorlar. ( Nedense öykü mutlu sonla bitsin istedim:))

* Beste – Güfte : Şekip Ayhan Özışık
• Makam           : Muhayyer Kürdî

Fotoğraf : www.deviantart.com

9 yorum:

Nily dedi ki...

bugün cuma, haftasonu geldi. çok yoğunum ama yine de keyfim yerinde.. öyküyü okurken böyle hikayelerin genelde mutlu sonla bitmediğinin bilincinde olarak, keşke mutlu sonla bitse diye geçirdim içimden.. öyle de oldu, sevindim:)) güzel bir haftasonu geçirmeni dilerim Özlem.. sevgiler..

Belgin dedi ki...

Özlem`cim cok güzel bir öykü olmus, iyi ki mutlu sonla bitirmissin.
Bende bir öykü yazdim, ama sayfama kosmaya cesaret edemedim. Ama belki senden cesaret alip koyarim.
Sevgiler

beenmaya dedi ki...

iyi ki mutlu sonla bitmiş (bitirmişsin) iyi ki...

delfina dedi ki...

Özlem,bayıldım ben buna,yüreğine sağlık.Keşke biraz daha uzatsaydın sonunu, belki 2 ye bölmüşsündür,anlatımın çok akıcı ve gülümseten türden...

Sevgiler sana Özlemcim...

Funda dedi ki...

Çok çok güzel, bayıldım hikaye diyemeyeceğim yaşanmış demişsin :) ama anlatımın çok güzel gerçekten. Kitap okur gibi okudum her satırını. Yüreğine sağlık.

Turgut ERBEK dedi ki...

Güzeldi... Elinize, yüreğinize sağlık. Zamanla daha güzel va kalıcı öyküler yazacağınıza yürekten inanıyorum.
Selamlar, başarılar...

Özlem dedi ki...

Eski bir öykümdü o, biraz üzerinde değişiklikler yaptım,
amatör ruhumla tabii:))
Çok teşekkür ederim Turgut Bey,
sayfamda yorumunuzu görmek mutlu etti beni.
Saygı ve selamlarımla...

Özlem dedi ki...

Çok teşekkür ederim.
Hayat bu işte, kime nerede ne yapacağı belli olmuyor değil mi?
Her hayat öyküsü mutlu sonla bitsin, kimse üzülmesin.
Sevgiler benden:)

Erdem dedi ki...

Yazdığınız bi cümle çok hoşuma gitti:"...anlayabilmesi için başkalarının mı girmesi gerekecekti hayatına?"(umarım doğrulunu yaşayarak sınamam, bunun anlamanın başka bir yolu yok mu sizce? İnsanlar birbirlerinin değerini birlikteyken anlayamazlar mı?...Özlem hanım, kaleminiz düşüncelerinize ve tecrübelerinize tercüman olurken benim de bundan faydalanabilmem benim için büyük şans, size tekrar teşekkür ederim. Sayfanızı ve yazılarınızı aksatmamanız temennisiyle....:)