17 Ocak 2010 Pazar

ALDATILDIK

4e51f72e5b8f442a19a0566671988424

Çok televizyon izleyen biri değilim ben.

Bu güne kadar izlediğim dizilerin sayısı bir elin parmaklarını bile geçmez.
Hele gün içinde mümkün değil izlemem televizyonu. Sürekli koşuşturma halindeyken nasıl izleyebilirim ki?

Doğduğum yıl kurulmuş TRT, aynı yaştayız onunla, hatta ben ay farkıyla büyüğüm TRT’ den.

Nedeni bu olabilir mi? Çocukluğumun televizyonsuz geçmiş olması, evimize ilk televizyonun geç girmesi olabilir mi ?

Bilmiyorum.

Neyse zaten konumuz da bu değil.

Geçen gün evdeydim ya televizyon kanallarını şöyle bir karıştırayım, ne var ne yok bakayım dedim.

Kanalların birinde, bana göre sıradan kadın programlarından biri vardı ve bir adam konuktu programa, ki sanırım medya mensubuymuş kendisi; erkeğin iki eşli hallerinin doğallığından söz ediyordu.

Bir başka erkek konuk, bunun kendi başından da geçtiğini ama yanlış yaptığını anlatmaya çalışırken, adı geçen adam hâlâ iki eşli hayatın güzelliklerinden ve nimetlerinden ahkam kesmeye devam ediyordu.

Daha fazla dayanamayarak televizyonu kapattım.

Müzik, radyo ve cd ile dolu hayatıma geri döndüm.

( Bu arada 120 kelime oldu hâlâ konuya gelemedim :))

Neyse, akşam dersten geldim.

Oğlum uyudu. Sınav sorusu hazırlamak için bilgisayarın başına oturdum, televizyon açık tabii veee muhteşem dizi Yaprak Dökümü var.

Yaprak Dökümü’nde hain kadın Ferhunde ile eski eş Şevket yeniden flört halindeler.
Şaştım!
Şevket sonra hiçbir şey olmamış gibi İspanya’daki sevgilisi Sedef’i aradı ve ben sinirden kanal değiştirdim.

Dün gece de “Bu Kalp Seni Unutur mu?” yu izlerken aynı duyguları yaşadım.
Cemile evli ama başkasına aşık. Hadi olabilir diyelim ( demeyelim aslında ama diyoruz işte ) eşinden boşanmadan hamile kalmasının adı ne?

Aşkı Memnu’ya hiç girmek istemiyorum çünkü o da Yaprak Dökümü gibi maksadını çoktan aştı.

Yalan ve aldatma üzerine kurulu ilişkiler ne kadar sağlıklı olur?

Reyting uğruna dizilerin senaryosu neden bu kadar bayağılaşıyor?

Hadi ben dizi meraklısı değilim ama bu diziler için zamanla yarışanlar var.

Zaten çökmekte olan ahlak anlayışını bu şeklide senaryolarla neden körüklüyor acaba bu diziler?

İşte yazımın konusu, hatta sorusu bu?

İHANET VE ALDATMAKLA NEDEN BU KADAR İÇ İÇE YAŞAR OLDUK?

Bu diziler bu kadar “reyting” aldığına göre, sanırım bende tuhaflık var.

7 yorum:

Gülen Tezer Üstün dedi ki...

Ben de 120 kelime ettikten sonra konuya bir türlü giremeyenlerdenim :)ama ne güzel bir giriştir seninkisi :) Bu diziler sayesinde biraz daha aptallaştırılıyoruz, biraz daha duyarsız, daha cahil, daha az düşünüp sorgulayan, haklarının farkında olmayan.
Bir de Ferhunde'nin elbisesi, Bihter'in kolyesi demiyorlar mı? Yahu bu kadar kötü kalpli kadınların kostüm ya da takılarını kim üzerinde taşımak isterki?
Güzel yazı için teşekkürler..

Nurşen dedi ki...

İşin en acıtan yanı Özlemcim bu dizilerin TV'De oynatılması değil, yüklü miktarda izleyicisinin olması, hem de en fanatiğinden. Bu da toplum olarak niteliğimizin bir ölçüsüdür. Biz azınlıkta kalan bireyleriz, onun için kendimize hitap edecek birşey bulmakta zorlanıyoruz. Yapımcılar akıllı, toplumu çözmüş ve geri dönüşüm alabilecekleri yapımları sunuyorlar insanlara. Dün oğlum ısrarla dinletti "gel gör ne hallerdeyiz" diye. İsmail YK'nın Facebook adındaki şarkısı, garabet ötesi birşey ama en çok satan albümmüş iyi mi. Tut kelin perçeminden işte.
Sevgiyle kal...

beenmaya dedi ki...

o dizilerdekilerin çoğu aslıda yaşanıyor, o diziler gerçek hayattan besleniyor aslında ve bu yüzden bu kadar çok reyting alıyor belki de arkadaşım.

daha geçen gün kardeşim bana aşk-ı memnu 'yu kastederek bir insaın yengesiyle ilişkiye nasıl girebildiğini anlamadığını söyledi. bir kaç gün sonra gazatede okuduğumuz bir haber 28 yaşındaki evli bir kadının kocasını 17 yaşındaki yeğeniyle aldatmakla kalmayıp bir de kaçtığına yönelikti...

Özlem dedi ki...

İsmail YK'nın geçen yıl popüler olan bir şarkısı vardı " Allah belanı versin" diye.
Benim oğlan bunu öğrenmiş. Evde sürekli herkese, Allah belanı versin, Allah seni kahretsin deyip duruyordu.
Ben de İsmail YK kim bilmem bile, üzülüp duruyorum bu çocuk bunları nereden öğreniyor diye.
Sonra bir gün tv'de gördük, kendi söyledi bak anne buradan öğrendim bu şarkıyı diye.
Çocuk onu şarkı diye algılıyor, kötü bir şey olduğunu bilmiyor ki.
Nerede dinlediğini sordum, okulun servisindeki radyodan dinlemiş.
Yani Nurşen'cim ben istediğim kadar nitelikli çocuk yetiştireyim diye uğraşayım, dışarıdaki hayat böyle olunca çocuk da kapıyor bazı şeyleri.
Bunlar biz istesek de istemesek de ahlak çöküntüsü bence.
Sevgilerimle canım.

Belgin dedi ki...

Özlemcim, Allahtan evde uydu anten filan yok, sadece TRT inte bakabiliyoruz, onuda ne zaman acsam "acik oturum, kapali oturum, teke tek, ikiye iki, yuvarlak toplanti, köseli toplanti" habire oturup bos bos konusan insanlara rastliyorum, dogru dürüst hic bir sey yok, onun icin bakmiyorum zaten. Sende en iyisi benim gibi yap, zaman buldukca eski dizilerden izle, mesela 7 numara gibi, ben artik öyle yapiyorum, yeni diziler zaten dizi degil, reklamdan gecilmiyor. Dizi arasi reklam degil, reklam arasi dizi izletiliyor insanlar.
Bu aldatma konulu dizilerin insanlari tetikledigini düsünenlerdenim ben. Ahlak mahlak kalmadi artik, ne filmlerde, ne dizilerde ne de gercek hayatta. Bazen bizleri nesli tükenmis, Dinozor zamanindan kalma apayri bir cins insanlar sanar oldum artik:))
Öpüyorum canimcim:))

Melis dedi ki...

Teyzeciğim nedense böyle diziler insanların ilgisini çekiyor.Zaman kaybından başka bir şey değil ama insan kendini kaptırdımı bırakamıyor.

Özlem dedi ki...

Budur işte Melis "kendini kaptırmak" bütün mesele bu :)