10 Mart 2019 Pazar

RAKIYA GÜZELLEME


 - Aylardır blog sayfamla ilgili bir sorun yaşıyorum.
Hali hazırda tam düzeltebilmiş değilim.
Deneme yapmak için çok beğendiğim bir yazıyı paylaşıyorum.
Umarım sorunu çözebilirim ve umarım daha çok yazabilirim. -

***
Eşsiz bir İstanbul akşamında,
güneşi boğazda batırmaya ant içmiş yakamozların dansını izleyip
kadehler tokuşturulurken
yan masada memleket kurtarılıyorken
avucumun içindeki buz gibi bardağa baktım da;
‘Ne menem bir şeysin sen’ dedim.
‘Bir içecek, sarıldığı gazete kağıdına da,
sakız kokulu beyaz keten örtüsü yayılmış masaya da, ete, ciğere, mezeye de maviye de bu kadar mı yakışır?
Neşeye de efkara da yoldaştır.
Ondan mı ki, geceye inat bembeyazdır’.

Bira gibi ayağa, çoluk çocuğa düşmemiştir, belli bir yaşanmışlığı, anıları, en basitinden hazırlanmış bir masası vardır rakının.
Viski gibi boğazı yakmaz, süzülerek akar gider. Rakının silueti sevgilidir, kokusu yar, tadı can.
Ne zaman bir efkar bassa içi, ne zaman çıkamasak işin içinden, kafada deli sorular, bassa afakanlar, bir koşu meyhaneye gidilir.

Oysa rakı, cevabı bulmak için değil,
soruyu unutmak için içilir…

Lübnan’ın Arak’ı, Yunan’ın Uzo’su, İtalyan’ın Sambuca’sı gaflet ve delalete düşüp alternatif olmaya çalışsalar da rakıya, hüzünlerini sulandırmadan
sek içmeye çalışmış bir milletin evlatları
buna izin vermemiş, korumuşlardır bu anason kokulu cesaret hapının sıvılaştırılmış halini.
Milli içkimiz olur kendileri;

Son nefes verilene, son aşık ölene,
son ümit tükenene kadar eğdirmeyiz başını öne.

Düşündüm de rakı, dünyada çift bardakla içilen tek içki; Ruhla beden gibi, iki sevgili, gece ve gündüz gibi..
Yan yana durup birbirinin derdini dinlermişçesine, bir dudakta birleşip sevişircesine…

Rakı olmasaydı hayat olurdu yine belki ama şarkılar yetim, besteler öksüz kalırdı;

Bir ihtimal daha olmazdı;
Senede bir gün bile.
Dalgalansak da durulsak da, yine bütün meyhanelerini dolaşırdık İstanbul’un
ama o tatlı huzuru bulamazdık Kalamış’ta mesela.
Bir bekleyenimiz olmazdı ada sahillerinde,
deniz ve mehtap sormazdı; neredesin diye.
Ve Elbet bir gün kavuşacağız desek de
kavuşmak hayal olurdu, dönülmez akşamın ufkunda…

Derdi, gamı, tasayı unutturup
anda dondurabilme özelliği de vardır bu rakının. Hatta işin ucunu umuda bağlayıp
gökyüzüne salıverdirir alimallah.
Ben bizzat yaşadım da oradan biliyorum.
Geçenlerde bir rakı muhabbetinin ilerleyen saatlerinde; ‘O iş imkansız’ lafı çıkmış ağzımdan.
‘Bak imkansızın içinde bile imkan var’ dediler; ‘Etme!’
Ne diyeyim; Adam rakıyı icat etmiş, hala psikologa giden var; ‘Gitme !’

Yaaa şöyle günahtır, böyle haramdır, acıdır, ağırdır muhabbetinden çıkıp
keyifli bir masanın etrafında toplanıp
rakıdan dem vurunca başka bir alemin içinde buluyor insan kendini.
Çokça komik, bolca eğlenceli, esprili.
‘Üç rakı kapağı getirene pilot belgesi bedava’ yazan bir kapıdan girip;
‘Garson, kapı getir, dışarı çıkıcam’a giden bir yolda sallanmadan yürüyebilirsen şanslısın.
Unutma; şarap yaşayanlar için,
rakı ise hikayesi yarım kalanlar içindir.
Böyle zamanlarda, bir ‘büyüğe’ danışmak iyi gelir.

Rakı içmek de adap gerektirir;
Bir kiminle içtiğine dikkat edeceksin
bir de kimin için içtiğine.
Şarkı da önemli bak,
Zeki Müren iyi gider mesela yanında.
Derdini en iyi nağmeler anlar.
Çünkü rakı yanındakiyle içilse de
kadeh aklındakine kalkar!             
                                                           
Rakı seven adam kalitelidir.
Beyaz peynir tercih eder, kaşarla işi olmaz. Bir erkek için en büyük keyiflerden biridir dostla, ahbapla erkek erkeğe içmek.

Tamam da sevdiği kadınla rakı içmek bir başkadır. Güzeldir kadın, içtikçe güzelleşir. Ondan derler ki;
"Çirkin kadın yoktur, az rakı vardır".
Kadının içindeki beyazdır rakı, buğudur, dumandır. Ütüsüz kadınlardır rakı sevenler. Oysa şarap sevenler, ütülüdür.
Çantaları, ayakkabıları, kemerleri aynı renktir. Şöyle bir bakınca tastamamdırlar. Oysa rakı sevenlerin üstleri başları değil belki ama dertleri, kederleri tastamamdır.
Bardağa atılmış üç-beş buz söndürmez yangınlarını. Alayına isyan etmez  bu kadınlar. Aksine kadehlerini, alayının şerefine kaldırırlar.
Sen hiç ömründe bütün aşkını gözlerine yükleyip o gözlerle ruhuna dokunan bir kadınla rakı içtin mi?
İçmedinse, rakı içen bir kadından daha güzel olan tek şeyin, o kadının seni sevmesi olduğunu bilemezsin!

Aynen dediğin gibi Aydın Boysan;
Rakı sofrasına meze olmuş yürek yangınlarının kibritle oynayıp kaçan faili de, büyük kahkahaların ardındaki nemli gözlerin sahibi de bir kadındır.

Unutma; Rakı sofrasında kadın yoksa,  uğruna sofra kurulmuş bir kadın vardır...”

Vakti kerahattir...


6 yorum:

*mehtap dedi ki...

Şerefinize😅 o zaman.

Gül Akça dedi ki...

Çok güzel bir yazı çok sevdim, elinize sağlık:)

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Bence de şerefe Mehtapcım.🥂😍

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Teşekkür ederim internette bulup paylaştığım bir yazı .
Sevgiler 😍🙏

Esin Bozdemir dedi ki...

Bir şerefe de benden o zaman!
Sağlığa, dostluğa, sevgiye...kısacası hayata! ❤

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Benden de şerefe ve sevgiler elbette ...❤