20 Nisan 2016 Çarşamba

KARABAŞ'IN ÖLÜMÜ

Çocuktum. ilkokul ikinci sınıfta olmalıyım.

O zamanlar yaz tatilimi geçirmek için sabırsızlanarak gittiğim, çocukluk sarayımdayım. 
Anneannem ve dedemin evinde. 

Aslında küçük ama benim için kocaman bir ev bu. 
Ön bahçesi çiçekler arka bahçesi tavuklar, horozlar, civciv ve piliçler, orta büyüklükte bir havuz içinde ördeklerle  dolu. 

Meyve ağaçlarını da unutmayalım. Şimdi organik diye köy yumurtası satıyorlar ya; hani dolaşan tavuk yumurtası diyorlar; hah işte o zamanlar her sabah bu dolaşan tavukların yumurtası eşlik ediyor kahvaltılarımıza. Dut mevsimi gelince dutları, kiraz mevsimi gelince kirazları  dalından koparıp yiyoruz ve mutluyuz. 

Bir de Karabaş var. 
Dedemin köpeği. Uzun bacaklı bir köpek. Özellikle dedeme çok bağlı.

 Dedem bu evde oturmayı sağlık sorunları yüzünden tercih etmiş. 

Kalbinde ciddi problemler var ve zaman zaman dinmek bilmeyen göğüs ağrıları çekiyor. 
Her ağrı gelince ölüme bir adım yaklaşıyor, hemen dil altı ilacını alıyor ve olabildiğince dinleniyor. Bu kalp aslında onu 84 yaşına kadar yaşatacak, yaşam kalitesi düşse de anneannem ondan önce gidecek o zamanlar bunu bilmiyor, hiç birimiz bilmiyoruz.

Bir gün dedem yine hastalanıyor. Öyle böyle değil ama. Dil altı ilaçları falan hiç bir şey iyi gelmiyor. 
Ben de yanlarındayım. dedemi öyle görünce korkuyorum  
Önce eve doktor çağırıyoruz sonra dayıma haber veriyoruz. Anneannemle beraber doktora götürüyorlar; biraz hastanede yatması gerekiyor diyor doktorlar. 

Her şeyi öylece bırakıyorlar. Ben İstanbul'a dönüyorum. Annem ve babam almaya geliyorlar annem de dedemin başında kalıyor. 
 Ağlıyorum. "Ağlama" diyor anneannem. "Deden iyileşşsin gelirsin yine  ..."

Aradan bir ay geçiyor, dedem iyileşiyor. Şeker Bayramı geliyor ve biz bütün çocuklar ve torunlar anneannemin evinde toplanıyoruz. Hem bayram diye, hem dedeme biraz moral olsun diye. 

Eve geldiğimde bir sessizlik fark ediyorum. 

Karabaş ortalarda yok. Kümesteki tavuk ve horozlar eksilmiş. 

Sonra aralarında konuşurken duyuyorum. Kümese anneannemle dedem hastanedeyken  tilki mi sansar mı tam hatırlamıyorum bir hayvan saldırmış. 
Birkaç tavuk ve horozu parçalamış. Karabaş saldırmış hayvana onu da parçalamış. Çok mücadele etmiş ama paramparça olmuş Karabaş. 

Bunu duyunca bir köşeye çekiliyorum, elime kitabımı alıyorum. Kimseye belli etmeden sessizce ağlıyorum. 
Aramızdaki diyaloğun dedemle her bahçeye çıktığımızda  dedemin ve benim paçalarımıza sarılıp bizi koklamaktan öteye gitmediği  Karabaş'ın bu acı ölümünü kabullenemiyorum.

Sonra diyorum ki ya dedem ölseydi? Ya Karabaş'la birlikte onu da kaybetseydim?
Şükür çok şükür diyorum dedem hayatta. 
"Artık onu hiç üzmiycem ne zaman isterse bahçeyi temizliycem, tavuklara yem vericem diye kendi kendime söz veriyorum. " 

Şimdi bu anı durup dururken nereden aklıma geldi? İnanın bilmiyorum. 

14 yorum:

Makbule Abalı dedi ki...

Bazen çocukluk düşlerinin paramparça olduğu anlar vardır. Ne zordur o anlar. Yıllar sonra da unutulmaz, bir yara gibi kalır yürekte...

Adsız dedi ki...

Bazen bende çocukluk günlerimi o kadar çok özlüyorum ki anneannemin yayık ayranından yaptığı tereyağlar topladığımız meyveler yazınızı okurken çocukluğuma götürdünüz beni unuttuklarımı hatırlattınız yazınızda kendimi gördüm sanki teşekkürler. Mutlu kalın.

lale dedi ki...

İyi ki hatırladın bak bunsayede biz de okuduk. Hayatımız zaten bir anılar bütünü...

Gamze Esra Ersöz dedi ki...

Hiç hayvan beslemedim ama besleyen bir için kaybı çok zor olmalı :(

maviye iz süren dedi ki...

evde beslenen bir canlıyla insan derin bir bağ oluşturuyor..

Asuman Yelen dedi ki...

Dedelerimin her ikisi de ben doğmadan önce ölmüşler. Çok isterdim bir dedeyle çocukluk yaşamayı. Karabaşa gelince..Sadece acı acı yutkunup geçiyorum.

Çok sevdim bu içinde her duyguyu barındıran çocukluk anısını ve senin mükemmel anlatımını. Yüreğine sağlık Özlem' ciğim.

MERVE dedi ki...

ahh nasıl iyi bilirim bu duyguyu :( bizim de kurt köpeğimiz vardı öldüğünde nasıl ağlamıştık kardeşimle.. köpeklerle kurulan bağ bir başka oluyor bence..

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Bende de öyle oldu galiba sevgili öğretmenim ...

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Hepimizin çocukluğu benzer şekilde geçmiş de ondan bence . Beğendiğinize sevindim. Siz de mutlu kalın. Sevgiler. :)

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Hem de nasıl Lale 'cim. Yaşadığımız hersey hızla aniya dönüşüyor. Şimdiki zamanlar çok çabuk geçmiş zaman oluyor.

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Evet canım çok zor bence de ...
Çok üzülmüştüm o zamanlar . Dedemin üzülmesine de üzülmüştüm.

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Kesinlikle çok sağlam bir bağ hem de ...

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Çok teşekkür ederim Asuman Hanım. Çok zarifsiniz. Benim dedem Heidi 'nin dedesi gibi bir dedeydi. Mutlu bir çocukluk yasattilar bana anneannemle beraber.

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Aglanmayacak gibi değil ki. Tuhaf bir bağ oluyor onlarla aramızda Merve 'cim ...