5 Aralık 2008 Cuma

ESKİ FOTOĞRAFLAR






Yorgun, ağlamaktan gözleri şişmiş bir halde geldiği, çocukluğunun geçtiği evde, evin eşyalarına bakarken, bundan sonra hiç bir şeyin eskisi gibi olamayacağını düşündü kadın.
Acımasızca ilerliyordu yıllar. Çocukluğu, genç kızlığı çoktan geride kalmıştı.
Aralarında çok fazla yaş farkı olmayan ikisi kız, biri erkek üç kardeştiler ve hepsi çoktan çoluk çocuğa karışmışlardı.
O gün hepsinin hayatlarında bir dönüm noktası yaşanıyordu; zaman durmuştu.

İçerideki kalabalığın hiçbir önemi yoktu gözünde, uğultu gibi geliyordu tüm sesler.
Acısı o kadar büyüktü ki konuşulanları bile anlayacak halde değildi.
Kalabalık ortasında tek başınaydı, suskundu.
Gözlerinden sessiz sessiz akan yaşlar, konuşmasına da engel oluyordu. Konuşmak da gelmiyordu zaten içinden.

Derken dua başladı.
Duayı okuyan hocanın davudi ses tonu biraz içini ferahlatıyordu hepsi o kadar. Bu dualar annesi içindi.
Sonunda bitti dua. Herkes yanına geldi, başsağlığı dileklerini kabul etti, taziyeye gelenler yavaş yavaş gitmeye başladılar. Şimdi çocukluğunun geçtiği evde anıları ile baş başaydı.

Birkaç yıl önce başlamıştı annesinin hastalıkları. Rutin doktor kontrolleri, düzenli ölçülen şeker ve tansiyonlar başlangıçta yaşam kalitesini arttırmayı sağlıyordu. Zaman geçtikçe daha da ilerledi şikayetleri annesinin.
Üç kardeş, hiçbir fedakarlıktan kaçınmadılar anneleri için.

Her ne yapılırsa yapılsın, o kaçınılmaz son onların da başına gelmişti işte. Artık yoktu annesi.
Cenaze evden çıkarken “ Götürmeyin annemi, bırakın “ diye ağladığını ne o sırada, ne de daha sonra hatırlamadı.

Herkes gittikten, ortalık biraz sakinleştikten sonra annesinin yatak odasına gitti.
Kenarları sedef işlemeli ahşap dolabını açtı. Annesinin gözü gibi sakladığı albümünü buldu, sayfaları karıştırmaya başladı.

Bayramlık kıyafetlerle çekilmiş 3 çocuğun fotoğrafını gördü. Başlarında beyaz kurdelesi ve bayramlıkları ile kendisi, kız kardeşi, kısa pantolonu ve gömleği ile erkek kardeşinden başkası değildi bu üç çocuk.

O bayram gününü hiç unutmamıştı.

“ O yıl babasının kronikleşen hastalığı uzunca bir aradan sonra yeniden tekrar etmişti.
O sırada annesi bayramda giysinler diye “bayramlık” giysi dikiyordu kızlarına ve küçük oğluna.
Dikişlerin bitmesine az kalmıştı ki babalarının hastaneye yatırılmasına karar verilmişti.
Annesi apar topar çocukları ablasının evine bırakmıştı ve üç gün sonra bayramdı.
Özeldi o zamanlar bayramlar. O zamanın çocukları için bayram yeni giysi, ütülü mendil ve şeker demekti. Bu sefer farklı bir bayram olacaktı. Biri 10, diğerleri 8 ve 4 yaşlarında üç çocuk annesiz, babasız, bayramlıklarını giymeden geçireceklerdi bu bayramı.

Bayram sabahı teyzeleri elinde büyük bir paketle yanlarına geldi çocukların. - “ Hadi bakalım, bunlar sizin; anneniz hastaneye giderken bıraktı bunları bayramda giyin diye” dedi.
Önce paketin içindeki beyaz kurdeleleri gördü 10 yaşındaki kız, sonra kardeşi ve kendisinin elbiselerini, erkek kardeşinin kısa pantolonunu, gömleğini ve hepsine alınmış yeni ayakkabılarını, temiz beyaz çoraplarını.

Anneleri o telaşın arasında bayramda çocuklarının boynu bükük kalmasın diye hazırlamıştı bayramlıklarını, “ Demek hastaneye yatmadan önce sabaha kadar bu yüzden uyumadı annem giysileri bitirmek için ,, diye düşündü kız.
Albümde gördüğü fotoğraf da o günün anısıydı. Babası iyileştikten sonra o giysileri yeniden giyip fotoğrafçıda çektirmişlerdi.”

Göz yaşlarını sildi kadın, odadan çıktı. Birkaç gün öncesini düşündü, annesini son gördüğü günü.
- “ Kızım, helal edin hakkınızı, çok uğraştınız benle “ demişti.
- “ O nasıl söz anneciğim, asıl sen helal et hakkını “ diyerek cevaplamıştı annesini.
Annesinin verdiği cevabı yıllar geçse de unutması mümkün olmadı :-“ Benim hakkım size hep helal yavrum,,

* * * * * * *

Annesi gideli 20 yıl oldu. Şimdilerde annesinin o zamanlar ki yaşlarına yaklaşmaya başladı.
Her yıl anneler günü geldiğinde, o özel günü nasıl geçireceğini bilemedi.
O zamandan bu güne her yıl anneler günü kutlanırken acısını kimse dindiremedi.
Çocukları ve en sevdiği torunları bile deva olamadılar kalbindeki durup durup kanayan yaraya.
Annesiz kalmanın yaşı olmazmış, anladı.
Annesini hiç unutamadı.

* * * * * * *

Not: Anneanneciğim, 20 yıl önce bu ay gitmiştin.
Gördüğün gibi, çocukların da torunların da seni unutmadılar.
Ölüm yok anneanne, ölünmüyor.
Sen bizimlesin her zaman, farkındasındır belki sen de gittiğin yerlerden bizi izlerken.

Taşıdığımız genlerdesin,- en sevdiğin torunlarından birinin sen gittikten on üç yıl sonra doğan kızı sana çok benziyor-
Yaptığımız yemeğin tadında senin yemeklerinin tadını ararken bizimlesin.
Çilek, kayısı, vişne reçeli kokusu, fesleğen ve taze nane kokusu hep hatırlatır seni.
Onlar olmasa, anılar, eski fotoğraflar rahat bırakmaz bizi.

Ölüm yok anneanne, ölünmüyor.

15 yorum:

Bgmedia dedi ki...

''Yaptığımız yemeğin tadında senin yemeklerinin tadını ararken bizimlesin.

Çilek, kayısı, vişne reçeli kokusu, fesleğen ve taze nane kokusu hep hatırlatır seni.
Onlar olmasa, anılar, eski fotoğraflar rahat bırakmaz bizi.
''

bu son cümlelerde bi duygu seli olmuş. Güzel ve çok gerçekçi bir yazıydı.
Paylaştığın için sağ ol.

---

buarada yeni görüdm - okumadan geçemediklerim- kısmında benim site linkim hatalı. Belirtmek istedim :)

sevgiler !

beenmaya dedi ki...

senin yaşamın gerçeklerini, yaşamın ta kendisini öykü tadında anlatıp aktarmana bayılıyorum..

Primarima dedi ki...

Çok duyguluydu, dayananam hemen sulanır gözler, kızarır burun bende...anneannemide annemide sımsıkı kucaklamak istedim hemen şu anda.

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Ben de samimi yorumun için çok teşekkür ederim.
Linkini ben de fark ettim, düzeltemedim bir türlü bir ara bakacağım Begüm'cüğüm.
Sevgilerimle.

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Ben de samimi yorumun için çok teşekkür ederim.
Linkini ben de fark ettim, düzeltemedim bir türlü bir ara bakacağım Begüm'cüğüm.
Sevgilerimle.

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Ben de senin yazdıklarına bayılıyorum Beenmaya'cığım.
İçinden geldiği gibi doğal, sen gibi.
Sevgilerimle...

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Sevgili Primariva, hiç vakit kaybetme o zaman koş sarıl ikisine de, sımısıkı hem de...
sevgilerimle...

Muhabbet Çiçeği dedi ki...

Çok duygulandım gerçekten canım.
İyi bayramlar diliyorum. Sevgiyle kal hep olurmu.

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Ben de sana iyi bayramlar dilerim sevgili Muhabbet çiçeği.
Sevdiklerinle birlikte hep mutlu ol.
Sevgilerimle...

Yeşim Özdemir dedi ki...

İnsan ancak ondan kimsenin bahsetmediği gün ölür... Anneannen nesilden nesile anlatıla anlatıla yüreklerinizde yaşamaya devam edecek Özlemciğim...

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Ne kadar güzel bir cümle yeşom ve ne kadar doğru.
Sevdiklerimiz biz bırakıp gitseler de hep bizimler o zaman.
Sevgilerimle...

Turkuaz Deniz dedi ki...

geldim...
okudum...
huzunlendim...

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Ben de geldim, yorumunu gördüm, sevindm, mutlu oldum.
Uzaklardaki vefalı arkadaşım benim.
Sevgiyle kal.

Funda dedi ki...

yine bir hikaye tadında gerçek öykü ve yine gözlerim doldu...
İyi ki benim bloguma yorum yazdınız yoksa sizi takip edememenin üzüntüsünü yaşardım.
O kadar güzel yazıyorsunuz ki.
Yüreğinize, emeğinize sağlık.

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Funda'cığım, beğenilerin benim için onurdur.
Ben de seni okumayı çok seviyorum canım.
Sevgilerimle...