19 Ağustos 2016 Cuma

YATAK ODASINDAKİ DOLAP

Yeni taşındığı için eşyalarını yerleştirmekte olduğu evinin balkonuna çıktı.
Kendine bir yorgunluk kahvesi yapmıştı.

Birkaç yıl önce birileri ona yıllar sonra çocukluğunun geçtiği yerlere geri döneceksin ve tekrar buralarda yaşamaya başlayacaksın deseydi inanmazdı.
Oysa ani bir kararla on beş yıldır yaşadığı şehri terk edip, kızını da yanına alıp geri dönmüştü işte.

Kahvesini içerken etrafa gözü takıldı.
O eski evler kalmamıştı artık, hep çok katlı yeni binalara dönüşmüştü o güzelim geniş bahçeli evler.

Havanın çok sıcak olduğunu düşündü sonra. “Ne yapalım yaz ayları tabii sıcak olacak” diye geçirdi aklından.

Kahvesi bitince kalktı, balkondan içeriye girip eşyalarını yerleştirmeye devam etti.

Her şey iyi güzel yerleşmişti de yatak odasındaki dolap gözüne takılıyordu.

Yeni evinin geniş bir salonu, mutfağı ve banyosu vardı ama yatak odası aynı genişlikte değildi.

Elbise dolabını yatağın ayak ucuna koymak zorunda kalmıştı.

Dolap öyle eğreti duruyordu ki gece uyurken üzerine devrilecekmiş gibi hissediyordu.
Dolabın yerine çare aramayı düşündü, sonra vazgeçti; hele iyice bir yerleşsin ona da bir çare bulurdu elbet.

Biraz sonra kızı Ada geldi. Anneannesi ve dedesiyle çok güzel vakit geçirmişti.

Buraya geldiğimiz iyi oldu diye düşündü, anneaanesi  ve dedesi  küçük Ada’ya doyacaklardı artık. Ada da burada olmaktan mutluydu.

Sonra ardında bıraktığı şehri ve hayatını düşündü, eşinden ani bir kararla ayrılmasını, iş değişikliğini, son bir kaç yılda ardarda gelen sorunlarını düşündü.

Yeni evine yerleştiği, bu gün hayatında milat olacaktı.

Takvime işaret koydu, 2. hayatım diye not düştü. Ayın onaltısıydı, günlerden pazartesiydi.

Akşam saatlerinde Ada’ya yemek hazırladı, banyosunu yaptırdı bütün günü oyunla geçirmiş olan küçük kız - “ Yarın yine dedemlere gideceğiz di mi anne?” diyerek uyudu. Kızını yatağına yatırdı.

Havadaki acımasız sıcak giderek artmıştı. Sıcaktan öte tuhaf anlamlandıramadığı bir şeyler vardı, gece geçmek; sabah olmak bilmiyordu.

Odasına çekildi, yaz aylarında televizyon hiç izlenmiyordu, zaten televizyonla arası hiçbir zaman iyi olmamıştı.

Yatağın baş ucundaki abajuru açtı, kitabını okumaya başladı.

Gözü ikide bir, devrilecekmiş gibi duran dolaba takılıyordu. Buna yarın mutlaka çözüm bulmalıyım diye geçirdi aklından.

Ne kadar zaman geçti bilemedi. Ada’nın yanına geldiğini gördü. –“ Anne uyuyamadım korktum karanlıktan birlikte uyuyalım mı?” diyordu küçük kız.

Saatine baktı saat 02.30’du.

-“ Ada’ cığım hadi gel bu gece salonda uyuyalım, bu oda çok sıcak “dedi.

Kızını alıp salona geçti, Ada uyumaya devam etti ama onun uykusu bölünmüştü bir kere; “sabaha kadar otururum artık” diye söylendi kendi kendine. Bu uyku bölünmesi Ada’nın doğumundan kalmıştı ona.

Ada’yı salondaki çek-yatın üzerinde bırakıp mutfağa geçti, kendine bir bitki çayı yaptı. “Papatya çayı uyku verirmiş deneyelim bakalım” diye düşündü.

Çayını yavaş yavaş içmeye başladı.

O sırada beklenmedik bir şey oldu.

Birden her yer sarsılmaya başladı, ne olduğunu anlayamadı; sadece sarsıntıyla birlikte derinlerden gelen bir uğultu duyuyordu.

Kızını kucakladığı gibi evden dışarı attı kendini. Daha sonra düşünüce bunu nasıl yapabildiğine kendi de şaşacaktı.

Küçük kız olup bitenin farkında değildi.

Çocukluğunun geçtiği o güzel sokaklar insan çığlıklarıyla dolmuştu.

Binalar domino taşları gibi yıkılıyordu.

Heyecandan titremeye başladı. Annesini babasını düşündü.

Kucağındaki kızına sıkı sıkı sarıldı, sürekli kendi kendine; ” iyi ki uyumamışım; iyi ki “ diyordu .

O kalabalığın içinde birkaç saat sonra anne babasını buldu, neyse ki onlara da bir şey olmamıştı.

Yüzyılın coğrafya değiştiren depremlerinden birini yaşıyorladı. Kendilerini çok zor günlerin beklediğini henüz hiç kimse bilmiyordu.

Birkaç gün sonra oturdukları daireye girdiler.

Bina hafif çatlaklar olsa da yıkılmamıştı.

Evin içindeki bütün eşyalar bir yerlere savrulmuştu.

Yatak odasına girdiğinde kendisini rahatsız eden elbise dolabının yatağın üzerine düştüğünü ve yatağın kırıldığını gördü.

Hayat böyle bir şeydi işte, yaşadıkları şans mıydı, tesadüf müydü?
Bilemedi.

İnce bir ip üzerinde yürümek miydi hayat?

Ne yazık ki herkes o ve küçük kızı kadar şanslı değildi.

İp acımasızca kopabilirdi, bazıları için çoktan kopmuştu bile...

* * * *

Blog Not : 17/ Ağustos/1999 Marmara Depreminde tüm gidenlerin, ama en çok henüz dört yaşında olan ve deprem sırasında uyurken üzerine elbise dolabı düştüğü için hayatını kaybeden küçük bir kızın anısına… …



FOTOĞRAF : www.modarehberiniz.com

15 yorum:

Makbule Abalı dedi ki...

Doğa olayları özellikle deprem korkunç bir olay. Aynı depremde kardeşim ve eşi kıl payı kurtulmuşlardı. Tesadüfler hayatı anlamlı kılıyor.
Sevgiler...

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Sözün bittiği yer...

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Tekrarı olmasın. Tek dileğim bu sevgili öğretmenim.

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Sözün bittiği yer...

Handan dedi ki...

En üzücüsü de yine deprem olsa yine evlerin hepsi yıkılır :(

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Evet Handanım acı ama durum böyle ...

maviye iz süren dedi ki...

deprem konusunda hala tedbirsiz yaşıyoruz ne yazık ki...

MAVİANNE dedi ki...

nasıl tüylerim diken diken olup okudum
öyle güzel ve etkileyici yazmışsın ki
çok acı Allah rahmet eylesin tüm gidenlere

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Sorma canım. Ne yazık ki öyle ...

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Sağol Maviannem. Çok çok acı bir olaydı uzak olsun ülkemizden . Güzel günler görelim ...

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Sağol Maviannem. Çok çok acı bir olaydı uzak olsun ülkemizden . Güzel günler görelim ...

Gamze Esra Ersöz dedi ki...

Akıldan çıkmayacak, unutulmayacak bir geceydi.Allah yakınlarını kaybedenlere sabır versin.Hikaye gerçek mi Özlem Hanım?

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Hikâye benim kurgum ama dipnottaki olay gerçek.
Çok sevdiğim bir abim ve ablam 4 yaşındaki kızlarını depremde üzerine dolap düştüğü için kaybettiler. Ben de ondan yola çıkarak sonu mutlu biten bir öykü kurguladım Gamze 'cim.
Güzel günler görelim.
Sevgiler kocaman :)

Gamze Esra Ersöz dedi ki...

Çok üzüldüm, Allah ailesine sabır versin. Bu arada kaleminiz çok kuvvetli. Daha uzun öyküler yazsanız ne güzel olur:)

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Bu ara kilitlendim Gamzem, ülkenin durumu, annemin sağlık sorunları yazma konusunda duraklattı beni . Bir dönem öyküler yazıyordum ve çok da keyif alıyordum . İnşallah bu günler de geçer . Okuma ve yazma coşkumuz, isteğimiz hiç bitmesin. Sevgiler kocaman :)