8 Ekim 2008 Çarşamba

VATANA ASKER




Yıllar önceydi.
Hatırladığım kadarı ile 1994 yılındaydık.
Eski işyerimdeydik.

Mesai arkadaşlarımdan birinin 6 yaşındaki oğlu anneannesi ile ziyaretimize gelmişti, siyah kıvırcık saçlı, kara gözlü cin gibi bakışlı, zeki bir çocuktu. Okula başlayacaktı, heyecanlıydı.

Arkadaşım bir yıl önce tekrar anne olmuş ve yine bir erkek bebeği olmuştu.

İş yerindeki diğer arkadaşlar, “ Oooo, çok şanslısın, iki erkek birden haa” diyerek takıldıklarında, o da “ Vatana asker yetiştiriyoruz da inşallah o zamana kadar bu terör olayları biter “ diyerek gülümsemişti.

O, vatana yetiştirilen askerlerden biri bu yılın ocak ayında askere gitti. Güneydoğu’da yapıyor askerliğini.

Anne ve baba oğulları ile her gün görüşüyorlar. Büyük bir stres içinde askerliğinin bitmesini bekliyorlar. Baba sıkıntıdan tansiyon hastası olmuş, anne psikolojik destek almaya başlamış.

En son görüştüğümüzde, “ Her sabah yataktan kalkar kalkmaz, evde temizlik yapmaya başlıyordum, hem de öyle böyle değil, bildiğin bahar temizliği, kötü bir haber gelirse, evde her şey yerli yerinde olsun diye, televizyon haberleri gözümüz kulağımız oldu baktım olacak gibi değil, psikologdan yardım istedim. Babası desen tansiyonu 18’den aşağı düşmüyor. Ne olacak böyle bilmiyorum? “ demişti.

Televizyonlarda acı haberi öğrendiğimde, arkadaşımı arayamadım bile, sadece isimlere baktım, bizim kıvırcık saçlı, kara gözlü askerin adı yoktu. Üzüntümden arkadaşımı arayamadım bile.

* * * * * *

Açık Öğretim işletme fakültesine kayıt yaptırmak için gelmişti.

Elindeki sarı zarfı bana uzatarak çok da ilgisiz bir şekilde, “ İnceler misiniz eksik bir şeyler var mı dosyamda? “ dedi.

Dosyaya baktım, eksik bir belge yoktu. Terhis Belgesi ilişti gözüme çünkü açık öğretim öğrencilerinin genellikle zarflarının içinde tecil belgeleri olurdu.

“ Askerlik bitmiş, ne güzel” dedim.
Yüzüme boş boş baktı. Sol gözünde tuhaflık vardı.
“ Bitti hocam “ dedi. “ Beni de bitirdi”.

Devam etti:
“ Ben kaçmadım askerlikten, tam da zamanında gittim, Şırnak’ta yaptım askerliğimi, çatışmaların birinde yaralandım, sol gözümü zor kurtardılar, şimdi sol gözümde yüzde otuz görme kaybı oluştu ama en kötüsü hocam, üç tane arkadaşım kollarımda şehit düştü. Bunu asla unutamam.

Oralarda ölmekten korkmuyorsunuz hocam, vatana kendinizi borçlu hissediyorsunuz, arkadaşlarınızın ardından gitmek istiyorsunuz. Anlatılamaz bir duygu bu. Şimdi ne kadar ömrüm varsa yaşayacağım hiç bir acı beni yerle bir edemez artık” dedi.

Belgelerin kontrolü bitmişti, orada kalabalığın içinde yaptığımız o kısacık konuşmanın sonunda ikimizin de gözlerinde biriken yaşların nedenini sadece o genç delikanlı ve ben biliyorduk.

* * * * *

“Blog” Not : Ne zaman şehit haberlerini duysam, yüreğimi tarifsiz bir acı kaplar.
“Artık yazmayacağım ben bu konuyla ilgili yazsam da ne değişiyor, acımız katlanarak büyüyor” diye düşünmeme rağmen, yine klavyem ve parmaklarım rahat bırakmadı beni.
Tüm şehitlerimizin ve şehit ailelerinin başı sağ olsun.

6 yorum:

Seyyah dedi ki...

ne güzel ifade etmiş arkadaşın, 'vatana asker yetiştiriyoruz' derken.. güneydoğuda askerlik yapan gençler hayatla zorunlu bir kumar oynuyor, sağ kalanlar şanslı sayılıyor ama pek çoğu da ruh sağlıklarını orda bırakıp geliyorlar geriye maalesef. her iki durumda da ailelerine sabır dilemekten başka elimizden bir şey gelmiyor..

beenmaya dedi ki...

öyle bir yara ki bu artık nasıl kapanır nasıl geçer bilemiyorum...

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Yaşaması da katlanması da çok zor sevgili Nily, Allah Sabır versin herkese.
Sevgilerimle...

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Geçmeyecek ki, bitirmiyorlar çünkü.

vili dedi ki...

Yüreğim ağzımda okudum, arkadaşının oğlunu anlatırken sen. Belki, onun ismi yoktu ama..
Ama başka evlerde yanıyor yürekler. Allah ailelerine dayanma gücü versin demek bile yetersiz..

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Kesinlikle Vili'ciğim, kesinlikle.
Ateş düştüğü yeri değil artık, her yeri yakıyor.